Vehbi Kaya

Tarih: 01.08.2025 08:29

Omurga mevzusu...

Facebook Twitter Linked-in

Beni omurgasızlık olmakla suçlamış.
Duyunca, “Cevap vereyim mi, vermeyeyim mi?” düşünürken aklıma telefon etmek geldi.
Fakat puştun telefonu yoktu.
Sonra puştu tanıyan birisinden telefonunu aldım.
Birkaç defa aradım, lakin ne mümkün ulaşmak.

Sevgili dostlar, çocukluk yaşlarımdan itibaren yaşadığım olaylar beni takıntılı yaptı.
Bu nedenlerden dolayı, yalana gerek yok: Takıntılı insanımdır.
“Asiyimdir.”
Biraz militanlık tarafım vardır.
Hayatım, ders çıkardığım hatalarla doludur.
Bu yüzden mahkeme kapılarında çok süründüm.
Hala hakkımda onlarca dava sürüyor.
Bu nedenle, hiç evirmeden kıvırmadan söyleyeyim: Bir gün polis kapıyı çalacak diye korkular yaşarım...
Çok şükür, çocukluk yaşlarımda mapus damı ile haşır neşir oldum.
Demem o ki: yabancı değilim.
Lakin yıldıramadılar.
Kimin zülfiyârına dokunsam, hop davalık oluyorum.
Dedim ya, mahkeme kapılarında çok süründüm. Sürünmeye devam ediyorum...
Çok da tın...

Hayatı tiye almayı severim.
Bu yüzden de bir baltaya sap olmadım.
Durumumdan da şikâyetçi değilim.

“Ne kazandın?” derseniz; hatırı sayılır, bol sıfırlı kocaman bir hiç!
“Pişman mısın?” derseniz:
Vallahi de, billahi de hiç pişman değilim...

Avukatlık ücretlerine epey para ödedim.
Bu konuda akıllandım.
Artık kendimi savunmak için avukata gerek duymuyorum.
İyi ki de böyleyim.

Bak, kardaş, öyle yamuk yumuk olaya gerek yok.
Zengin de ölüyor, fakir de.
Kimse öbür tarafa bir şey götüremiyor...
Ulan, biraz omurgalı olun!

Bu “omurga” dediğin şey, boyla posla, cafcaflı laflarla olacak iş değil.
Biraz can sıkacağım, belki surat asacak, hatta sövecek olanlar da çıkacak.
Dedim ya, çok da tın...
Yav, ne yapayım? İçimde kalacağına, dışarı dökülsün.

Hadi geçelim mevzuya.
Mevzu derin...
Hem de nasıl derin!

Bazı omurgasızlar hoplasın zıplasın; üstüne alınan, alınsın.

Bir yerde okumuştum.
Yazarını hatırlamıyorum ama adam diyor ki:
“Omurgalı olmak; parayla, pulla, bindiğin arabayla, yatla katla, boyla posla olmaz; karakter ister.”

Şimdi etrafımıza bir bakalım...

Sağda solda racon kesen, efelik yapan ne çok adam var değil mi?
Ama ilk rüzgârda nasıl da yamuluyorlar!

Bu işin siyasi görüşü olmaz.
Çünkü teker gibi dönmek, her babayiğidin harcı değildir.

Kimi koltuk için bükülüyor, kimi üç kuruşluk çıkar için dut yemiş bülbüle dönüyor.
Oysa adam dediğin, her koşulda dimdik durur.
Eğilmez, satmaz, kıvırmaz.
Ama bu, çoğuna bol geliyor.

Omurga sadece vücudu taşımaz; karakteri de taşır, arkadaş.

Bir olay yaşandığında bir bakıyorsun, herkes “Dik duruyorum!” diye geziyor.
Ama iş ciddiye binince, bir bakmışsın hizaya girmişler.
Kimisi “Fın Turizmle” ortadan kaybolmuş.

En acısı ne biliyor musun?
Bu hale alışmışız artık...
Susanlar makbul oluyor, konuşanlar dışlanıyor.

Doğruyu söyleyenler değil, boyun eğenler ödüllendiriliyor.
Al gülüm, ver gülüm düzeni…

Dün mangalda kül bırakmayanlar, bugün ortada yok.
Nerede o sözüm ona delikanlılar?

Haksızlık görünce kafasını çeviren, üç maymunu oynayan çoğaldı.
Neden?
Çünkü kimse bedel ödemek istemiyor.

Omurgalı olmanın yalnız bırakılmak demek olduğunu biliyorlar.
Ama unutma:
Sustukça büyür korku.
Sonra hepimizin başına bela olur.

Biat edenin başı dik olmaz.
Sesi gür çıkmaz.
Çünkü ipi başkasının elindedir.
İradesini teslim eden, kendi hayatının şoförü değil; otobüsün içindeki yolcudur.

Velhasıl kelâm…

Omurgalı olmak zor iş.
Bazen yalnız kalırsın, bazen dışlanırsın, bazen de hedef olursun.
Ama ne olursa olsun:
Dik duracaksın!
Eğilmeyeceksin!
Yavşak yavşak yamulmayacaksın!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —