Bazı dosyalar vardır; bir mahkeme evrakı olmaktan çıkar, bir dönemin aynasına dönüşür. Mehmet Ali Alkan dosyası da artık tam olarak böyle bir noktada duruyor. Bu mesele bugün ne sadece bir ceza dosyasıdır ne de yalnızca bir oda başkanının kaderidir. Bu dosya, esnaf iradesinin nasıl yönlendirileceğiyle ilgili bir sınavdır.
Yıllardır süren bir yargı süreci var. Tutuklama var, aylar süren cezaevi süreci var, tahliye var. Ardından dışarıda devam eden yargılama, verilen mahkeme kararları, Bölge Adliye Mahkemesi’nden dönen dosyalar ve Yargıtay yolu açık bırakılan başlıklar… Hukuk tekniği açısından bakıldığında tartışma hâlâ “kesinleşmiş hüküm” noktasında kilitlenmiş durumda. Ama siyaseten ve fiilen bakıldığında ortada net olan tek şey belirsizlik.
İşte bu belirsizlik hukukçuları da ikiye bölmüş durumda. Bir kesim, Mehmet Ali Alkan’ın adaylığına engel bir durum bulunmadığını savunuyor. Diğer kesim ise 5362 sayılı Esnaf Kanunu’nun 50. maddesini işaret ederek “burada açık bir engel var” diyor. Kanun metni ortada. Ama mesele metinle sınırlı değil; mesele yorumda düğümleniyor.
Soruyu açık soralım:
Kanun mu uygulanacak, yoksa yoruma mı alan açılacak?
Mehmet Ali Alkan cephesinde ise bu sürecin bir hukuk tartışmasından çok bir algı yönetimine dönüştüğü düşüncesi hâkim. “Aday olmamam için psikolojik baskı kuruluyor” görüşü sıkça dile getiriliyor. Alkan, adaylığına engel olacak kesinleşmiş bir hüküm bulunmadığını savunuyor. Bu savunmanın hukuken karşılık bulup bulmayacağını elbette mahkemeler belirleyecek.
Ancak işin bir de herkesin fısıltıyla konuştuğu “ya olmazsa” kısmı var. Bana göre asıl kritik eşik de burası.
Eğer Mehmet Ali Alkan hukuken aday olamazsa —ki bu ihtimal artık yabana atılmıyor— Antalya Şoförler ve Otomobilciler Odası’nda dengeler altüst olur. “Sular durulur” diyenler yanılır; tam tersine sular kaynar.
Bugün kulislerde dolaşan isimler boşuna konuşulmuyor.
Ayşe Alkan…
Eşinin ardından “Ben buradayım” demesi bu camiada kimseyi şaşırtmaz. Pes etmeyen, geri adım atmayan bir karakter. Çünkü bu yapı sadece oy hesabıyla değil, duygusal bağlarla da şekillenir. Ayşe Alkan’ın sahaya çıkması, birçok hesabı baştan yazdırır.
Şeref Tezcan…
Belki de sürecin en kritik isimlerinden biri. Yıllardır Antalya Şoförler ve Otomobilciler Odası’nda genel sekreterlik yapmış, teşkilatı ve esnaf yapısını en iyi bilen isimlerden. Geçtiğimiz seçimde aday olması da tesadüf değildi. Kulislerde dolaşan “Alkan’ın kendisini işaret ettiği” iddiası, basit bir dedikodunun ötesinde okunmalı. Eğer bu iddia doğruysa, Tezcan sahaya güçlü bir birikim, tecrübe ve ciddi bir tabanla çıkacaktır. Bu da seçim dengelerini doğrudan etkiler.
Hüseyin Aksoy…
Sessiz ama hazırlıklı. Çok konuşmuyor, ancak kulislerde adı giderek daha sık anılıyor. Kazanır mı bilinmez; fakat oyunun seyrini değiştirecek hamleler yapabilecek bir potansiyele sahip.
Bütün bu tablo bize şunu söylüyor:
Bu seçim bir isim seçimi değil. Bu seçim, bir dönem tercihi.
Alkan devam eder mi, ettirilir mi, yoksa sistem “yeni bir sayfa” mı açar?
Cevabı sadece mahkeme kararları vermeyecek. Asıl cevabı esnafın vicdanı ve sandığın dili verecek.
Velhasıl kelam;
Bu dosya kapanmadı.
Bu hikâye henüz bitmedi.
Ve “Alkan sonrası”, artık bir ihtimal değil; ciddi biçimde masadadır.