Antalya’da oda seçimleri yine bildiğiniz gibi: Ortalık kaynıyor, herkes kendinden emin, adaylar da mevcutlar da seçimi daha şimdiden “garanti” görmüş durumda. Her biri sanki oyları saymış, mazbatayı cebine koymuş da bize sadece “hayırlı olsun” demek kalmış.
Ama gelin görün ki o “garantici”lerin perde arkasında işler pek öyle toz pembe değil. Seçim çalışmaları resmen işkenceye dönmüş. Hani insan “adaylık tatlı bir telaştır” der ya… Yok öyle bir dünya! Antalya’da adaylık resmen gece gündüz halay çekme zorunluluğu gibi bir şey olmuş.
Bakıyorum sosyal medyalarına… Her akşam başka bir düğün, her saat başı yeni bir mevlüt, sabaha karşı da illa ki bir cenaze… Program o kadar sıkışık ki, bazı başkanlar aynı gün hem gülüp hem ağlıyor: Bir düğünde piste çıkıp göbek atıyor, 20 dakika sonra cenazede taziyeye yetişiyor, ardından mevlütte ciddi surat takınıyor.
Hızlı kostüm değiştirseler yeridir; neredeyse “düğün modu – cenaze modu” diye iki ayrı yüz ifadesini cebinde taşıyan adaylar var.
Hele düğünlerdeki performansları yok mu… Adaylar öyle bir coşuyor ki, sanki sandık değil piste çıkıyorlar. Birinin koyun kırpma ritminde halay başı çektiğini gördüm; öteki çiftetellide rakip adaydan daha hızlı döndü diye seçimi alacağına inanmış. Vallahi ben izlerken yoruluyorum, onlar hâlâ “Her oy kutsaldır” diyerek pistten piste koşuyor.
Ama ne yapsın adamcağızlar? Seçim bu; oy lazım, gülücük lazım, halay lazım… Gecenin üçünde bile davul sesi duysalar, refleks olarak adaylar ayağa fırlayıp “Nerede oy var?” diye bakıyor.
Velhasıl kelam.....
Seçim artık sandıkta değil, sanki düğün derneklerde yapılıyor.
Oy pusulası yerine halay mendili dağıtsalar kimse yadırgamaz.