Eşref Ural

Tarih: 29.05.2024 17:32

TÜRKİYE’DE KADIN OLMAK

Facebook Twitter Linked-in

 

Yanılmıyorsam 1980’li yılların ortalarıydı, “Kadının Adı Yok” adlı bir kitap yayımlandı ve çok iyi hatırlıyorum, ortalığı resmen kasıp kavurdu! Kitabın yazarı güzel bir kadındı, Duygu Asena. Kitabı okuyan, okumayan, anlayan, anlamayan, edebiyatla ilgisi olan, olmayan herkes bu kitap hakkında konuşuyordu o günlerde. Herkes o kitabı konuşuyordu, çünkü yazar, nüfüsun yarıdan çoğunun köylerde ve taşrada yaşadığı bir ülkeye, son derece uç noktalardan bir şeyler söylüyordu. Belki şimdilerde bu kitap yazılsa bu kadar tartışılmaz, bu denli gürültü kopartmazdı. Oysa 1980’li yılların Türkiyesinde böyle bir kitabı kim yazmış olursa olsun linç edilmeyi göze almış olmalıydı, nitekim linç edildi. Linç edildi ama, yine de bu kitap aslında sonraki yüzyılın en önemli tartışma konularından birisinin de işaret fişeği idi, bunu yıllar sonra anlayacaktık. 

 

Dünya genelini bilmem, ama bizim ülkemizin en başat meselelerinden birisini, epey bir zamandır, “kadınlar”, “kadınların hakları”, kadınların sorunları”, “kadına şiddet”, kadınların toplumsal yaşamdaki yeri” gibi pek çok alt başlık meşgul ediyor. Ve öyle görünüyor ki, birkaç nesil daha bu meseleyi, bu mevzuyu konuşmaya ve tartışmaya devam edecek. Ve işte belki de bu nedenle, yani hâlâ bu toprakların, üyesi olduğumuz bu toplumun önemli bir meselesi olmak hasebiyle, Antalya Ortak Düşün Meclisi (ANODEM) Mayıs ayı toplantısında “Türkiye’de Kadın Olmak” toplantı gündemiyle bir araya geldi.  

 

Antalya kamuoyunun da bildiği gibi ANODEM bünyesinde görev alan heyette kendi alanında uzmanlaşmış pek çok akademisyen, yazar, araştırmacı, fikir adamı, sivil toplum yöneticisi, siyasi parti temsilcisi ve iş dünyasından seçkin insanlar var. Ve bekleneceği gibi Türkiye’de kadın olmak üzerine sunum yapanlar da ANODEM’in kadın üyeleri oldular. 

 

Toplantıda ilk konuşmacı meclisin kurucusu ve daimi üyelerinden Avukat Pınar Toğaç Bulut hanımefendi idi. Pınar hanım, Türkiye’de kadınların hak ve hukuk mücadelesinin tarihsel bir çerçevesini çizdi ve 1934’e kadar verilen mücadeleyi kısaca özetledi. Ve bu sunumdan da öğreniyoruz ki, Türkiye’de kadınlara tanınan seçme-seçilme, medeni haklar, hukuki haklar benzeri pek çok kazanım, durup dururken devletin bahşettiği bir şey değil, onlarca yıl öncesinden başlayan bir mücadelenin sonucudur. 

 

Bir sonraki konuşmacı, yine ANODEM’in daimi üyesi Ayşenur Özdoğan Gülmez idi. Ayşenur Hanım hem siyaset bilimi tahsili almış hem de aktif siyasetin içinde genç bir hanımefendi. Siyasi yaşamında yaşadığı, gördüğü, şahit olduğu olaylar üzerinden yaşadıklarını anlattı toplantıda hazır bulunanlara. Ve bir kez daha anladık ki, siyaset dünyasında kadınların yol bulmaları, alan yaratmaları hâlâ çok zor bu ülkede. Ama yine de mücadele etmek zorundalar, başka şansları yok. 

 

Toplantının son konuşmacısı yine ANODEM’in kurucularından ve daimi üyelerinden Mali Müşavir Raziye Gök Aktaş hanımefendi idi. Yıllardır iş dünyasında olan bir kadın olarak hem kadınların çalışma hayatında işgal ettiği yeri, hem de bu dünyada yaşadıkları sorunları akademik bir titizlikle dinleyicilerle paylaştı. Ve bu sunumdan da öğrendik ki, belli bir gelişmeye rağmen, nüfusun yarısını oluşturan kadınlarımızın hâlâ çalışma yaşamında temsil ettiği yer oransal olarak çok düşük. Ve çalışan kadın aynı zamanda hem evin/ailenin idarecisi hem de annesi. Bu nedenle işleri daha zor ve ödedikleri bedel her durumda daha yüksek. 

 

Özetle, kadınlar, görünür görünmez pek çok bedeller ödeyerek hayata tutunmaya, hayata müdahale etmeye ve dahi mücadele etmeye devam ediyorlar, devam edecekler. Yani artık “kadının adı var” ve sonsuza kadar da olmaya devam edecek. 

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —