24 yıl…
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin tek bir partiye böylesine uzun süreli teslim olduğu başka bir dönem hatırlamıyorum. AKP’nin ilk yılları, pek çok kişi gibi benim de gözümde belli başarılar getirdi. Ne var ki, ikinci dönemden sonra işler değişti. Halkla arasına mesafe koyan, giderek elitleşen bir yapı ortaya çıktı.
“AKP bu ülkeye hiç hizmet etmedi” demek haksızlık olur; altyapı, sağlık, şehirleşme gibi alanlarda ciddi işler yapıldı. Ama son yıllarda yaşananlar, başarı kadar kaygı verici eksiklikleri de gözler önüne seriyor.
Ekonomiyi bakalım…
Enflasyon yüksek, işsizlik kronik, alım gücü düşmüş. Markette, pazarda, faturayı öderken vatandaş zorlanıyor. “Yeni Türkiye” vaatleri, çeyrek asrın sonunda borçlu, kaygılı ve gelecekten umutsuz bir toplum manzarası ile sonuçlandı.
Bağımsız gazetecilik ise neredeyse tehlike altında.
Eleştirel yayınlar azalıyor, basın özgürlüğü anayasal bir ideal olmaktan öteye geçemiyor. Halkın doğru bilgiye ulaşma hakkı, iktidarın hoşuna gitmeyen konularda sınırlanabiliyor. Bırakın muhalefeti, gelecekte hepimiz bunun bedelini ödeyebiliriz.
Belediyelere operasyon
16 CHP’li Belediye başkanı gözaltına alındı. Bunlardan biri de Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek. Böcek, pandemi döneminde ölüm döşeğinden döndü, o dönüşten kalma hala sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Ama buna rağmen, bir sabah oğlunun ticari işleri gerekçe gösterilerek gözaltına alındı ve cezaevine konuldu. Oysa “Ceza hukukunun en önemli ilkelerinden biri suç ve cezanın şahsiliği ilkesidir.” Bugün günde 14 farklı ilaç kullanıyor ve halen cezaevinde. Böcek’in durumu, sadece kişisel bir mücadele değil; demokrasi ve yerel yönetimlerin bağımsızlığı için verilen sembolik bir savaş. Dün dedim bugünde defa daha diyorum ki, Başkan böcek yargılanmasın demiyorum. Adamın kaçma şüphesi yok. Delilleri yok edecek bir olayda ortada yok. kaldı ki, başkan Böcek’e seni bir şartla bırakacağız: “Türkiye dışında bir ülkede yasayacaksın deseler mapus yatmayı kabul eder” ülkesini milletini terk etmez.
Diğer CHP’li belediyeler ve yöneticiler de benzer baskılar altında. Soruşturma süreçleri ve siyasi takvim, karar alma özgürlüğünü kısıtlıyor. Belediyelerde işler, adeta diken üstünde yürütülüyor.
Hukuk ve ahlaki sorumluluklar da tartışmalı.
Trafikte adam arabasından iniyor gözünü kıpmadan yol vermedin diye öldürüyor, dövüyor, tehdit ediyor
Organize suçlara ve fuhuşa karşı cezaların etkin uygulanmadığını görmek mümkün. Yasalar kağıt üzerinde duruyor, uygulamada ise siyasal takvime göre değişen sonuçlar çıkabiliyor. Gazeteciler ve belediye başkanlarının yargı süreçlerine konu olması, ifade özgürlüğüne gölge düşürüyor.
Bugün 30 yaşındaki bir vatandaş, hayatı boyunca tek renkli ve tek sesli bir yönetim gördü.
Tarih gösteriyor ki, böyle yönetimler er ya da geç kendi içinden zayıflıyor. Bu da AKP’ye irtifa kaybettiriyor…
Velhasıl kelam..
Ekonomiyi zayıflatan, basını sınırlayan ve hukukun bağımsızlığına gölge düşüren yönetimler, er ya da geç kendi yarattığı sorunlarla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Türkiye’nin geleceği, adil hukuk ve şeffaf yönetimle güvence altına alınmalıdır.