Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in tutuklanması, sadece bir yargı süreci değil, aynı zamanda siyasi ve idari etkileri olan bir gelişme olarak gündemdeki yerini koruyor. Tutuklama kararının, doğrudan Başkan Böcek’in değil, kamuoyuna yansıyan bilgilere göre oğlunun yürüttüğü bir ticari faaliyet üzerinden şekillendiği iddiası, tartışmaları daha da derinleştiriyor.
Söz konusu ticaretin detayları ve hukuki boyutu yargı mercilerinin değerlendirmesinde olsa da, bu sürecin Başkan Böcek’e doğrudan mal edilmesi ve sonrasında apar topar tutuklanması birçok çevrede “orantısız” bir yaklaşım olarak değerlendirildi. Net olan şu: Ortada bir iddia var ve bu iddia üzerinden hem bir yerel yönetici hem de onun temsil ettiği siyasi yapı ciddi şekilde yıpratılıyor.
İşte tam da bu noktada, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nde yönetimin devamlılığını sağlamak adına CHP Grup Sözcüsü Avukat Büşra Özdemir başkan vekilliğine seçildi. Bu gelişmeyle birlikte Özdemir, görevine kriz koşulları altında başladı.
Genç bir hukukçu olarak siyasi hayatına devam eden Özdemir’in önünde kolay bir süreç olmadığı açık. Belediye bünyesinde devam eden projeler, imza süreçlerinde yaşanan bürokratik tereddütler ve kamuoyundaki belirsizlik ortamı içinde yol almak ciddi bir sorumluluk.
Buna rağmen, gözlemler Büşra Özdemir’in görevine temkinli ve ölçülü bir yaklaşımla başladığını gösteriyor. Meclis oturumlarındaki sade ve sakin duruşu, üstlendiği sorumluluğu ciddiyetle taşıdığı izlenimi veriyor. Protokol temasları, belediye başkanlarıyla kurduğu ilişkiler ve ne oldum delisi olmadan takım çalışmasına verdiği önem, bu süreçte kendisine artı haneye yazılıyor.
Bu bir siyasi sınav.
Sadece Büşra Özdemir için değil, aynı zamanda Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin kurumsal itibarı için de.
Eğer bu süreç dengeli bir şekilde yönetilirse, Özdemir’in siyasi geleceğinde yeni kapılar aralanabilir. Ancak unutulmaması gereken nokta şu: Böylesi zorlu süreçlerde sergilenen duruş, uzun vadede siyasi hafızada kalıcı olur.
Velhasıl kelam...
Büşra Özdemir’in şu ana kadarki en dikkat çeken yönlerinden biri ise, süreci yalnızlaştırıcı bir liderlik anlayışıyla değil, Başta Genel Sekreter Cansel Çevikol olmak üzere ekip çalışmasına dayalı, takım ruhunu önceleyen bir yaklaşımla yürütmesi.
Kriz anlarında bireysel vitrine oynamak yerine kolektif akla başvurmak, hem kamuoyunda güven inşa eder hem de yönetim kültürünün kurumsallaşmasına katkı sunar.
Şöyle ki
Antalya gibi büyük bir kentin yönetiminde bu tavrın, sadece bugüne değil, yarına da olumlu etkiler bırakacağını söylemek yanlış olmaz.