Yıllarca meydanlarda, sokaklarda, her türlü etkinliklerde “Kıbrıs Türk’tür, Türk Kalacak” şeklinde sloganlar atar ve ada Türkünün haklı mücadelesini her platformda dünyaya duyurmaya çalışırdık.
Amacımız da hem adada yaşayan Türklerin haklarını savunmak, hem de adanın Türkiye açısından ne denli önemli bir yer olduğunu anlatabilmekti.
Her ne kadar bazı zamanlarda hem ada halkının hem de Türkiye’nin politikalarına ters yöneticiler göreve gelmiş olsalar da biliyor ve inanıyorduk ki bir gün gelecek ve haklı mücadelemizi hem anlayan, hem destekleyen hem de sahip çıkanlar olacaktı.
Nitekim de öyle oldu…
Rahmetli Rauf Denktaş ve Derviş Eroğlu gibi isimler hem ada halkının haklı mücadelesini savunurken hem de Anavatan Türkiye ile her iki ülkenin de milli menfaatleri doğrultusunda müzakereler yaptılar.
Daha sonra göreve seçilen ve federal Kıbrıs savunucularından olan, hatta Türkiye’nin adadan çıkması veya Rumlara toprak vermek gibi gibi saçmalıkları savunacak kadar Rum ağzı ile konuşanlar olsa da Kıbrıs Türk halkı ilk seçimlerde emaneti ehline teslim ederek yanlışa dur dedi.
Yapılan ilk seçimlerde Kıbrıs Türk Halkının yılmaz savunucusu, Toros lakaplı Mücahit Denktaş’ın dava arkadaşı Ersin Tatar Cumhurbaşkanı seçildi ve açıkçası Allah Kıbrıs’ı korudu.
Seçimler biteli neredeyse bir yıl olmasına rağmen hala sonucu kabullenemeyen ve sürekli algı peşinde koşmaya devam eden Rumlara toprak verme savunucusu, federal zihniyetli Mustafa Akıncı geçtiğimiz günlerde saçmalıklarına bir yenisini daha ekleyerek yapılan seçimlere müdahale edildiğini iddia etti.
Tabiî ki bunun tamamen saçmalık dolu bir açıklama, hala kaybetmenin acısını içine sindirememiş bir durum olduğunu biliyorduk ancak altındaki gerçekleri öğrenmek adına bu açıklamayı Antalya Gazeteciler Cemiyetini ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a sordum.
Sayın Tatar’ın verdiği cevaplar ise Kıbrıs üzerinde kimlerin ne hevesi ve hesabı varsa ortaya koyması bakımından çok çok önemliydi.
Peki ne dedi Sayın Tatar ' Belli ki seçimi kaybetmenin etkisi altında. Hazmedememiş.
Seçimler gayet demokratik ortamda yapılmış ve YSK tarafından onaylanmıştır. Biz bir zihniyeti temsil ediyoruz KKTC'nin bekası için.
Bana saldırmalarının sebebi Türkiye Cumhuriyeti ile aynı politikayı paylaşmamdır. Yapmış olduğumuz çalışmalar ve müzakerelerle Hamdolsun ki Kıbrıs’ta İki devleti dünya siyasetine getirmeyi başarabildik.
Hazmedemedikleri eski siyasetin terk ediliyor oluşudur. Federal temelli anlaşma Rumlarla ortaklık demektir.
Tek egemenlik Kıbrıs Türk halkı için tehlike arz ediyor. Oynanan oyun Kıbrıs'tan Türkiye'yi çıkartmaktır. Kıbrıs Türklerinin kendi bekası da önemlidir. Federal devlet anlayışı ile Türkler azınlık konumuna düşecek ve sinsi planları ile 10- 15 yıl içinde Türkiye’yi tamamıyla Kıbrıs’tan çıkarma hevesleri vardı. Türkiye’nin çıkmasıyla Doğu Akdeniz ve hava sahası dahil tüm hakları kendi lehlerine kullanacaklardı. Biz buna müsaade etmedik etmeyeceğiz de. Aynı şekilde Türkiye’de buna müsaade etmeyecektir.
Benim siyasetim yüzde yüz Türkiye ile örtüşmektedir ve ben bununla gurur duyuyorum. Ben Kıbrıs Türk halkının menfaatlerini korurken tabii ki de Türkiye'nin güvenliği ve bekası için bu mücadeleyi yürütmekten dolayı son derece gururluyum”.
Şimdi Sayın Tatar’ın verdiği bu cevaplardan sonra daha iyi anlıyoruz değil mi Rumlara toprak verme hevesindekilerin saldırılarını.
Yeri gelmişken hatırlatmak fayda var
27 Nisan 1920 günü Azerbaycan meclisinde Azerbaycan’ın Rusya’ya teslim olup olmaması konusu tartışılıyordu.
1920'de Kızıl Ordu temsilcilerini Bakü'ye çağıran ve Azerbaycan'ın bağımsızlığını sona erdiren Ali Haydar Karayev, parlamentoda Karabağ'ın Ermenilere verilmesini teklif eder...
Atatürk'ün yakın dostu, kurtuluş savaşında Türkiye'ye 500 kg altın gönderen Neriman Nerimanov, bu iğrenç teklife: 'Ali Haydar! Karabağ senin g.tün değildir her gelene veresin!' diye tarihi bir yanıt verir.
O yüzden kim ne verir ne yapar bilmem ama bildiğim bir gerçek var ki
“Kıbrıs Türk’tür Türk kalacaktır”