Oda seçimleri yaklaştıkça sahadaki gürültü artıyor.
Ama gürültü her zaman oy getirmiyor.
Antalya’daki oda seçimleri tam da bunu gösteriyor. Adaylar duraklarda, kahvehanelerde, toplantılarda boy gösteriyor. Fotoğraflar çekiliyor, sloganlar atılıyor, mesajlar veriliyor. Ancak iş sandığa geldiğinde tablo çoğu zaman değişiyor.
Çünkü duraklarda bulunanların önemli bir kısmının oy hakkı yok.
İşte bu noktada Mehmet Ali Alkan, klasik ezberi bozmuş görünüyor. Antalya Şoförler Odası Başkanı ve yeniden aday olan Alkan, seçim sürecini yalnızca kendisi üzerinden değil, ailesiyle birlikte yürütüyor.
Eşi Ayşe Alkan ile birlikte üyelerin evlerine gidiyor, çay içiyor, hal hatır soruyor, doğrudan destek istiyor. Bu çalışma şekli, sahada “göze sokulan” bir propaganda değil; sessiz ama derin bir temas.
Üstelik bu yöntemi sadece Alkan ailesi uygulamıyor. Antalya esnafı arasında sevilen isimlerden Şeref Tezcan ve eşi Aynur Tezcan da aynı yolu tercih ediyor. Onlar da ev ziyaretleri yapıyor, telefonla arıyor, birebir temas kuruyor.
Ancak sahada konuşulanlara bakılırsa, özellikle Ayşe Alkan ve Aynur Tezcan’ın çalışmaları, erkek adayların sahadaki koşturmacasından daha fazla karşılık buluyor.
Boşuna değil…
Ev siyaseti başka bir şeydir.
Sandığa gidecek olanla göz göze gelirsin.
Dinlersin.
Not alırsın.
İkna edersin ya da edemezsin ama temas kurarsın.
Durakta ise kalabalık vardır ama muhatap çoğu zaman başkasıdır.
O yüzden kulislerde şu cümle sıkça duyuluyor:
“Alkan kaleyi içeriden fethediyor.”
Bu bir abartı mı, yoksa sahadaki gerçeğin ifadesi mi, sandıkta göreceğiz. Ama şurası net:
Bugün Antalya’daki oda seçimlerinde en etkili kampanya, bağıran değil, kapı çalan kampanyadır.
Ve görünen o ki, bu kez kapılar sessizce ama güçlü şekilde çalınıyor.
Bir sonra ki yazımız.
Niyazi Özçelik'in sahada karşılığı var mı?
