Tarih: 11.02.2025 15:51

Özgür Özel: Ön seçim tarihi açıkladı

Facebook Twitter Linked-in

CHP lideri Özgür Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.


Özel'in açıklamalarının satır başları şöyle:

"Astsubay Esma Çevik 2019 yılında el yapımı patlayıcı imha etmeye çalışırken şehit düştü. Babası Hüseyin Akgül, farklı siyasi gelenekten gelmesine rağmen bizim şehitlerle ve gazilerle kurduğumuz ilişkiyi gördükten sonra baba ocağına döndü.

DENİZ BAYKAL'I ANDI
Bu sabah 6. Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal'ı devlet mezarlığında andık. Seçimi AKP kaybedecek ama kazanamayız, partinin 2004 oyu yüzde 6 demiştim.... Yüzde 6 ile bana emanet ettiği Manisa'yı mezarı başına yüzde 60 ile kazanmış bir genel başkan olarak gittim15 yıl önce aktif siyasete Deniz Baykal'ın telefonuyla Manisa'da belediye başkan adayı olarak girdim. Deniz Bey telefonda bana, belki seçim kazanılmayacak ama siyaset seni kazanacak, demişti. Yüzde 6 ile bana emanet ettiği Manisa'yı mezarı başına yüzde 60 ile kazanmış bir genel başkan olarak gittim

BAHÇELİ'YE GEÇMİŞ OLSUN MESAJI
Sayın Bahçeli'nin kalp kapakçığı ameliyatı geçirdiğini öğrendik. Cumhuriyet Halk Partisi olarak geçmiş olun dileklerimizi iletiyorum. Hastalık ve ölüm durumlarında eleştiri yapmadık. Bu süreçte kendisi ile ilgili olumsuz bir yaklaşımım olmadı, olmayacak. Allah şifa versin, görevinin başına gelsin.


KARTALKAYA FACİASI
Yine Kartalkaya faciasına değineceğim maalesef. Üç hafta oldu, tam 21 gün. 78 can gitti orada. İlk gün gittiğimde İçişleri Bakanı, bir hafta, en geç 10 günde bütün sorumluların belirleneceğini, kimsenin sorumluluktan kaçamayacağını, üstlerindeki sorumluluğu yıkayamayacağının sözünü veriyordu. 21 gün geçti, ağzını bu konuda açmadı. Erdoğan, ölenlerin sayısını açıklamak için Kürşad Zorlu'ya rozet takmayı bekledi, şimdi bakanı görevden almak için 23 Şubat'ı AK Parti kongresini bekliyor. O kongrede bakanı, 8-10 bakandan biri değiştirecek. Bakanın sorumluluğunu göstermeden o yükten hem kurtulacak hem sorumluluğu partisine almayacak.

SAHTE İÇKİDEN CAN KAYIPLARI
İstanbul'da Bolu Kartalkaya'daki yangından beri 71 kişi, Ankara'da 39 kişi kaçak içkiden dolayı hayatlarını kaybettiler. Daha önce bu konuyla ilgili komisyon kurulmasını önerdik. Bu konunun araştırılmasını istememenin hiçbir izahı yok.

Bu vergi ideolojik vergidir. Bu vergi, 'yaşam şekli tercihi vergisidir'. Bu vergi içki içeni öldürmeyi göze alarak koyulan vergidir. Meseleye ideolojik yaklaştıkları için hırsla, kinle vergi alıyorlar. Kimsenin yaşam şekline karışmayacaklarını söylemişlerdi. 2006'dan beri 55 kat artırdılar.


Benden 1 gün sonra deprem bölgesine gitti sıcacık arabasıyla. Kendisini atadıklarına alkışlattı. İnsanlara anahtar verdi. Pazara gelmedin, manava gelmedin, cesaretin varsa konteynır kentlere gel oraları gezelim seninle. Rastgele kura çekelim. Sokak sevmiyorsan salonda dur.

Öyle bir haldeyiz ki Diyanet İşleri Başkanlığı emeklilere ve asgari ücretlilere fitre verilebileceğini söyledi Ramazan'da. Yani 10 çalışandan 6'sının fitreye muhtaç olduğunu söyledi. Ayrıca, ayrıca, çünkü 10 çalışandan 6'sı asgari ücretle çalışıyor. Emeklilerin en düşük emekli maaşı değil, asgari ücret ve altında emekli maaşı alanlara baktığınızda da yüzde 80'ine yakınının fitreye muhtaç olduğunu söyledi.

Çalışanının yüzde 60'ının, emeklisinin yüzde 80-85'inin fitreye muhtaç olduğu bir ülkedeyiz. Ve bu insanlara zam verilirken enflasyon oranında veriliyordu. Onunla övünüyordu, "ezdirmedik" diye.

Biz de diyorduk ki, "TÜİK'in enflasyonu doğru değil. Bir de refah payı vermezsen yine de erir." Ama öyle veriyordu. Bu sene beklenen enflasyona göre verdi ve beklenen enflasyonunu ilk önce Aralık enflasyonunu yüzde 1'de tutup milletten yüzde 4 daha çaldılar.


"EMEKÇİLERE ŞUNU SÖYLÜYORUZ: CHP ARKANIZDA"
Bu ay düzeltmiş, yüzde 24 yapmış. O zaman bu yüzde 3'lük hiç olmazsa, hiç olmazsa tahmini enflasyonun farkını hemen vermek ve Mart ayında enflasyon düzeltmesi yapmak zorundasınız bu maaşlara. Geçen sene 1 TL arttırmadan asgari ücreti yıl sonunu getirenler bu sene yine aynı şeye niyet ediyorlar ancak büyük bir mücadelenin, büyük bir direnişin ve büyük bir itirazın gelmekte olduğunu görüyorum. Emekçilere şunu söylüyoruz: Hakkınızı alacaksınız, yanınızda, arkanızda Cumhuriyet Halk Partisi'ni bulacaksınız.

Ve iktidarımızda en düşük emekli maaşının en az bir asgari ücret düzeyine gelmesini, asgari ücretin de bırakın açlık sınırında, iki asgari ücretlinin yoksulluk sınırını aşabileceği, sendikaların hedeflediği rakamı da sahiplendiğimizi, aşağı yukarı da bu sene söylediğimiz 30.000'e 32.000 TL'ye bunun denk geldiğini açıkça ifade etmem lazım. Ülkede yaşanan yokluğun, yoksulluğun, adaletsizliğin üzerini örtmek için kısa süre önce Suriye'de yaşanan gelişmelerden, ki yaşanmadan 2 gün önce, "bu İdlib'den çıkan heyetten, şeyden rahatsızız." diyordu.

İki gün sonra rejim değişti. "Suriye'de denklemi ben kurdum, oyunu ben yaptım." pozları vardı. Köpürdü, köpük söndü. Bunlara inananlar, güvenenler şaşkına döndü. O günlerde, "Çok güçlü ordusu var. Suriye'nin jandarması Erdoğan olacak." vari, acayip lafları övgü kabul edilip, "Akıllı adam, geçen sefer aptal olma diye mektup yazmıştı." Onu da hatırlatarak, "Akıllı ol. Akıllı adam Erdoğan. Seviyorum onu, güçlü ordusu var, Suriye onun olacak." gibi laflarına köpürtme yapıyorlardı. Kimin? Trump'ın.

Kimler? AK Partili gazeteciler, AK Partili kalemler, AK Partili yöneticiler, AK Parti'nin büyük büyük konuşan, akıl fikir üretenleri. Ne diyor Trump? Ne diyor AK Partililer? Suriye'yi köpürtenler, Trump'a sevinenler?

"Filistin güzel yermiş. Zaten yerle bir oldu. Onları başka Arap ülkelerine dağıtacağım. Orasına imar yapacağım. Turizm olur, dünyanın göz bebeği olur." diyor. Kime? Filistin'e. Nereye? Filistin davası için, Filistin davası için bunlara inanan, güvenen, oy verenler vardı.

"ERDOĞAN BENİ UTANDIRDI"
"Bunlar Filistin'e sahip çıkar." diye. Şimdi hepsi böyle gözlerinin içine bakıyor. Ve, "Şu anda Trump bunu söyledi. Erdoğan ne diyecek? Bakalım nasıl bir tepki verecek?" dedik. Televizyonda karşımda buldum.

Alman Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier, Erdoğan'la görüşmesinden sonra birlikte yaptıkları basın toplantısında, "Kabul edilemez. Uluslararası hukuka aykırı. Bu Almanya'yla Amerika'nın, benimle Trump'ın kuracağımız ilişkileri etkiler.

İyi düşünsün. İlişkilerimizi bozar bu karar. Bu insanlık suçudur." Vallahi burada bizimki duruyor, kafasını bile sallamaya korkuyor o ifadelere. "Hadi Almancasına sallayamadın, tercümesine salla." Tercümeyi duyuyor, böyle bakıyor.

Bir kelime etmedi, 5 gün boyunca. Dedim ki: "Niye konuşmuyorsun? Çık konuş." Dün konuştu, utandırdı beni.

Açıklaması şu: "Konuşmaya değer bir yanı yok." Bak bu konuşma bu. "Konuşmaya değer bir yanı yok." Sonra var gücüyle Netanyahu'ya saldırdı bu konuda.

"TRUMP'A LAF SÖYLEYECEK CESARETİN YOK SENİN"
Eee? O zaman Netanyahu'nun konuşmaya değer bir yanı var. Şimdi, Netanyahu'nun söyledikleri konuşmaya değer de Trump'ınki değersizse nasıl oluyor bu iş? Esas mesele şu: Sen Netanyahu'ya laf söyleyecek cesaretin var da Trump'a laf söyleyecek cesaretin yok senin.

İstanbul İl Başkanlığımız bunların ikiyüzlülüğüne, ikiyüzlülüğüne mihenk taşı vurdu. Turnusol kâğıdı batırdı ikiyüzlülüğüne. Her sene resmî tatil olan 1 Ocak'ta Filistin'le Dayanışma Yürüyüşü iznini talep eden bir siyasi parti de değil ve Gazze'ye Destek, Filistin'e Destek Mitingi, Galata Köprüsü'nün üstü.

İstanbul İl Başkanlığımız da usulüne uygun dilekçeyle aynı yere miting izni istedi. "Burada miting yapılamaz. Burada yürüyüş yapılamaz. Burası valilikçe belirlenen o alanlardan biri değildir." cevabını aldı. AK Parti yapınca, Erdoğan'ın oğlu yazınca her yer serbest, CHP yapınca yasak. Meselenin kendisi, turnusol kâğıdını bandırırsın, mavi kâğıt kırmızıya boyanır ya, bunlar da kızaracak, o yüz de yok arkadaş.

"BİZ BÜLENT ECEVİT NEREDE DURUYORSA ORADAYIZ"
Turnusol kâğıdı daha ahlaklı. Biz neredeyiz? Biz Bülent Ecevit nerede duruyorsa oradayız. Yaser Arafat'ın dostu Bülent Ecevit'in durduğu yerdeyiz. Biz neredeyiz? Biz Deniz Gezmiş ve arkadaşları nerede duruyorsa oradayız. Biz, biz bu tip bir alkışı, bu Meclis, grup toplantıları, böyle alkışlar tarihi alkışlardır. Sizin meseleye nasıl sahip çıktığınızı gösteriyor. Ben de 2004'ten hatırlıyorum bu alkışı.

"AFERİN BOP'UN EŞ BAŞKANI'NA"
Erdoğan çıkıp demişti ki: "Biz Büyük Orta Doğu Projesi'nin eş başkanıyım ben." demişti. Bu kadar çok alkışı kendi grubundan o zaman almıştı. Ne projeymiş arkadaş, ne projeymiş?

O günden bugüne eş başkanın projesinde ne Müslüman kanının akmadığı gün oldu ne İsrail zulmünün durduğu gün oldu. Aferin Erdoğan'a, aferin BOP'un eş başkanına. İstanbul'a atanan bir siyasi müsteşar var, seyyar giyotin.

Bu seyyar giyotin hukuk katliamlarına hafta sonu, hafta sonu gazetecilerle devam etti. BirGün Gazetesi'nden sevgili Uğur Koç, Berkant Gültekin ve Yaşar Gökdemir'i gözaltına aldılar ama artık kendi rekorlarını deniyorlar.

Bu seyyar giyotinin İstanbul'da yaptıklarından ve onun talimatlarıyla zulüm Ankara'daki gazetecilere sıçradı. Suçları şu: Sabah gazetesi Akın Gürlek'i ziyarete gitmiş ve bu ziyaretinde fotoğrafı kendisi paylaşmış, demiş ki:

"Terörle mücadele eden savcımızı ziyaret ettik." BirGün gazetesi de o fotoğrafı, o haberi alıp, "Yandaş Sabah", "Yandaş", "Erdoğan'dan, AK Parti'den yana değil." diyorsanız çıksınlar söylesinler. "Yandaş Sabah" benim Akın Gürlek'e söylediğim sözü tırnak içine alarak, habercilik, ben demiyorum, o diyor demek, tırnak içine alarak ziyareti haberleştirmiş. Gazetecileri, Sabah gazetesini değil onları, "Terörle mücadele eden savcıyı hedef gösterme" suçundan tutup az daha tutuklayacaklardı, gözaltına aldılar, çeşitli tedbirler aldılar, yargılamaya devam edecekler.

Ve seyyar giyotin 9 Ekim'den bugüne neler yaptığını geçen hafta saymıştım. Bu hafta sadece gazetecilere ne yaptığını hatırlatacağım. 9 Kasım'da Furkan Karabay'ı, 22 Kasım'da İsmail Saymaz'la Fatih Altaylı'yı, 20 Aralık'ta Özlem Gürses'le Seyhan Avşar'ı, 28 Ocak'ta Barış Pehlivan, Seyhan Asker, Kürşat Oğuz'u gözaltına aldı.

CHP'Lİ BELEDİYELERE OPERASYON
Suat Toktaş ise tam 14 gündür cezaevinde tutuklu. Bu sabah da, bu sabah da güne seyyar giyotinin gıcırtılarıyla uyandık. İstanbul'daki gazetelerden, Twitter'dan hızlı basın bildirgesinden, bildirisinden öğrendiğimize göre yeni bir şafak operasyonuyla 2 belediye başkan yardımcımız, 7 meclis üyemiz gözaltına alındı.

Gecenin, sabahın ilk saatlerinden itibaren, operasyonlar başladığı andan itibaren İstanbul'da arkadaşlarımız takip ediyorlar süreci. Aday olurken temiz belgesi verdikleri, 10 aydır herhangi bir suç işlemeyen, bizden aday olmak istiyor, belediye meclis üyesi.

"Git devletten temiz belgesi al." diyoruz. Bizim belediye meclis üyesini aday yaparken kefalet koyan Adalet Bakanlığı'dır, Türkiye'nin adalet sistemidir. Şu ana kadar işlediği bir şey yok, aldığı bir ceza yok, kesinleşmiş hükmü yok. "Temiz." diyor. "Hukuken ispatlanmış bir suçu yok." diyor. Listemize koymuşuz, milletimiz takdir etmiş, gelmiş.

Bu arkadaşları sabahın köründe topluyorlar. Yok efendim kent uzlaşısı, ment uzlaşısı. Ne demek kent uzlaşısı? İstanbul İttifakı demek. Biz dedik ki: Bir otoritere karşı tek başımıza kazanamayız. Gelin Türkiye'nin sosyal demokratları, muhafazakâr demokratları, milliyetçi demokratları, Kürt demokratları birlikte olalım. Listelerimizde eski AK Partililer var.

"CÜRMÜN KADAR YER YAKARSIN"
Burada cezalandırılan İstanbul'un iradesine kafa tutuyor. "Siz bütün demokratlar birleşip benim gibi bir otokratı yenerseniz seçtiklerinize çektiririm." diyor. Cürmün kadar yer yakarsın, cürmün kadar, cürmün kadar.

Bir yandan da bir siyasi partinin Sayın Genel Başkanı tutuklu, Sayın Ümit Özdağ. Kendisiyle ilk operasyon olduğunda konuşmuştum.

Makamını, başkanvekilini ziyaret ettim. Hemen her gün bir milletvekili, iki milletvekili arkadaşımız, İstanbul İl Hukuk Komisyonumuz, yöneticilerimiz kendisini ziyaret ediyorlar. Bir siyasi partinin genel başkanının hem de böyle siyasi sebeplerle içeride tutulmasını asla ve asla kabul etmiyoruz. Kendisiyle kurduğumuz iletişim sırasında hukukçu arkadaşlarımızın fark ettikleri ve ortaya koydukları büyük bir hukuksuzluğu da buradan paylaşmayı görev biliyorum. Bir kere Ankara'da yemek yerken yaka paça gözaltına alındı.
 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —