9659,48%0,49
37,93% -0,09
41,03% -0,27
3810,97% 1,15
6070,97% 0,00
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Cumhurbaşkanı Adayımız Ekrem İmamoğlu'na Özgürlük Mitingi"nde "Silivri'de yatan arkadaşlarımız da bizler de 19 Mart'ta yaşananlardan sonra sokağa çıkmayı neredeyse yasaklayıp, üç kişinin toplanmasına yasak getirip, bütün ulaşım araçlarını durdurup, Saraçhane'ye, Şehzadebaşı'na Tarihi Yarımada'ya gelen bütün yolları kesip, köprüleri kaldırıp, vapurları durdurup, metroları durdurup bizi orada yalnız, İstanbul'un iradesini yalnız bırakmaya çalışanlara inat, ilk gece 150 bin, ikinci gece 220 bin, üçüncü gece 500 bin ve 23 Mart demokrasi devriminden sonra Saraçhane'ye koşan milyonlar bize şunu gösterdiler; biz artık endişeyi korkuyu, ve yorgunluğu evde bıraktık. Sokaklardayız, meydanlardayız" dedi.
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto edenler, büyük Maltepe mitinginde buluştu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Cumhurbaşkanı Adayımız Ekrem İmamoğlu'na Özgürlük Mitingi"nde vatandaşlara hitap etti. Özel, "Silivri Cezaevi'ne, Edirne'ye, Sincan'a, Kandıra'ya bu cezaevlerinde siyasi tutsak olan cumhurbaşkanı adayımıza, genel başkanlara, belediye başkanlarına, belediye meclis üyelerine, siyasetçilere ama en çok da hepimizin gelecek umudu gençlere öğrencilere merhaba" dedi.
Biraz önce sahneyi selamlarken 1,5 yaşında bir kız tanıdığını belirten Özel, "Adı Akdeniz. Akdeniz'in geleceği için Akdeniz'ler bizim olsun diye, Akdeniz'in geleceği Türkiye'de olsun diye, Türkiye'nin yüzü, Akdeniz'in yüzü hiç solmasın, onlar hiç ağlamasın, çocuklar gülsün, gençler geleceğini Türkiye'de düşünsün diye bu meydanı dolduran, bu tarihi toplantıya katılanlar, buraya miting değil, eylem yapmaya gelen milyonlar hepinize merhaba" diye konuştu.
"Biz artık endişeyi korkuyu, ve yorgunluğu evde bıraktık. Sokaklardayız, meydanlardayız"
Özgür Özel, Ramazan Bayramı arifesinde, bu meydanda toplanma fikrini ilk ortaya attıklarında, "yanlış zaman yanlış mekan, o meydan boş kalır, bu büyük mücadele tökezler, bu büyük mücadele aksar" dediklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Ama Silivri'de yatan arkadaşlarımız da bizler de 19 Mart'ta yaşananlardan sonra sokağa çıkmayı neredeyse yasaklayıp, üç kişinin toplanmasına yasak getirip, bütün ulaşım araçlarını durdurup, Saraçhane'ye, Şehzadebaşı'na, Tarihi Yarımada'ya gelen bütün yolları kesip, köprüleri kaldırıp, vapurları durdurup, metroları durdurup bizi orada yalnız, İstanbul'un iradesini yalnız bırakmaya çalışanlara inat, ilk gece 150 bin, ikinci gece 220 bin, üçüncü gece 500 bin ve 23 Mart demokrasi devriminden sonra Saraçhane'ye koşan milyonlar bize şunu gösterdiler; biz artık endişeyi korkuyu, ve yogunluğu evde bıraktık. Sokaklardayız, meydanlardayız.
"Bugün burada bir tarih yazıyorsunuz, tarihe geçiyorsunuz"
Bugün İstanbul'da sadece burada Maltepe'de bir miting yok. İstanbul'da bugün bütün metro istasyonlarında, marmaray duraklarında, istasyonlarında, iskelelerde mitingler var. Gelen marmaray dolu, buraya geliyor iki bin kişi istasyonda zıplıyor. İstasyonda iki bin öğrenci protesto yapıyor. İskeleler, yollar dolu. Ben buraya gelirken 10 kilometre ilerden yürüyerek gelen, yetişemeyeceğini bildiği halde koşa koşa gelen 10 binleri gördüm. Ayaklarına sağlık, yüreklerine sağlık. Bugün burada bir tarih yazıyorsunuz, tarihe geçiyorsunuz. Türkiye'nin geleceğine el koyuyor, bu darbecilere direniyor, demokrasiyi ve geleceğimizi savunuyorsunuz.
19 Mart günü, yurt dışındaki belli odaklardan icazetli bir darbe planı hayata geçirildi. Milletten aldığı yetkiyi kötüye kullanarak, Türkiye'ye ihanet eden bir avuç insanın darbe girişimine hep birlikte tanık olduk. Bu darbe, milletin gözünden ve gönlünden düşmüş bir avuç insanın, bu ülkenin gelecek umuduna, gelecek iktidarına, bundan sonraki cumhurbaşkanına karşı giriştiği, onu siyasetten uzaklaştırma, kendisini yeneceğini bildiği rakibini siyasetten yasaklama ve sandıkla geldiği halde sandıkla gitmeme ve bu hayalini artık hayata geçirmek için demokrasiyi araç gören sandıkla gelip sandıkla gitmek istemeyen, kendinden sonraki cumhurbaşkanını engellemek için halefine darbe yapan ve halef selef cumhurbaşkanları değil, selefi bir anlayıştaki gibi demokrasiyi rafa kaldırıp bundan sonra ölene kadar o koltuğu bırakmak istemeyen birinin ilk denemesiydi, en cidid denemesiydi, bunu milyonlar püskürttü, siz püskürttünüz, darbecileri siz yendiniz, onları yeneceğiz. Onlara bu güzel ülkeyi asla teslim etmeyeceğiz.
"Millet 31 Mart'ta Türkiye'de iktidar değişim sürecini başlattı"
Hatırlayalım millet 31 Mart'ta Türkiye'de iktidar değişim sürecini başlattı. AK Parti 22 yıl sonra ilk kez yenildi. CHP 47 yıl sonra ilk kez Türkiye'nin birinci partisi oldu. Ekrem İmamoğlu Beylikdüzü'nde bir kez, İstanbulda ise tam üç kez Erdoğan'ı ve karşısına çıkardığı adayları yendi. Ama bakanları ama meclis başkanlarını ama başbakanları yendi. Yerel seçimlerden sonra biz bu süreci bir zafer, içinde bulunduğumuz ruh halini bir kibir ve bundan sonraki süreci kazanmanın tadını çıkaracağımız bir süreç değil, bir görev olarak gördük. Dedik ki; Türkiye'de Cumhuriyeti 100 yıl önce kuran anlayışın, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında yeniden demokrasiyi kurması, hukuk devletini inşa etmesi, yokluğu, yoksulluğu, işsizliği bitirmesi, eşitsizlikleri ortadan kaldırması için hepimizin ortak bir görevi var; belediyelerde çok çalışacağız, örgütümüzle birlikte uyum içinde olacağız ve bunu sadece CHP'nin bir başarısı olarak değil, Türkiye ittifakının bize bu iktidardan kurtulmak için oy vermiş olan muhalefetten tüm seçmenlerin, en sağdan en sola kadar bizi 'bu iktidarla siz mücadele edebilirsiniz' diyerek sandıkta destekleyen bütün demokratların güvenini haketmeye, ona uygun çalışmaya karar verdik.
"Altı ay boyunca belediye başkanlarımız inanılmaz bir mücadeleyi büyük bir özenle ve büyük bir özgüvenle sürdürdü"
Altı ay boyunca belediye başkanlarımız ve başta Ekrem Başkan'ımız inanılmaz bir mücadeleyi büyük bir özenle ve büyük bir özgüvenle sürdürdü. Bu iktidar, sadece seçimi kazanabilmek, Tüketici Güven Endeksini bir noktada tutabilmek için öyle şeyler yapmıştı ki 128 milyar dolarımızı yakmış, dolar yükselmesin diye olmadık işler yapmış, hepimizi borçlandırmış, bütün dünya enslasyonu faizi doğru kullarak dizginlerken, bu güya bu işe ideolojik, inançsal, Nas'la yaklaşmış, ensflasyonun sebep değil, sonuç olduğunu, bununla mücadele için faizin asla artmayacağını söylemiş, 'esas faiz bir sonuç değil, sebeptir' demiş ve bunun üzerine verdiği talimatlarla bütün dünya yükselmekte olan enflasyonu düşürürken, bu azdırmış, hepimizi yoksullaştırmış, yaptığı, aldığı sözde tedbirlerle yoksuldan almış zengine vermiş, tarihin en büyük kaynak transferini sizin, emeklinin, emekçinin, dar gelirlinin, esnafın, memurun, eski orta direğin aleyhine, zenginlerin lehine gerçekleştirmiş ve iktidarını her türlü hile, manipülasyon, dezenformasyonla sürdürmeyi başardığı bir seçimden sonra artık acı reçeteden, kemer sıkmaktan, maaşlara zam yapmamaktan, 'yılda dört kez zam vereceğim' dediği asgari ücreti, bir yıl boyunca bir kuruş arttırmamaktan, emekliyi, işçiyi sefalete sürüklemekten çekinmemiş durumdaydı. Hal böyle olunca iş belediye başkanlarımıza düştü. Sosyal projelere, yardımlara, belediyeciliğe düştü. Onun yoksun bıraktıklarının sofrasına eti de sütü de çocuğunun çantasına beslenmesini de okulda akan ücretsiz su sebiliyle mataraya suyunu da yeni doğmuş bebeği için hoş geldin bebek paketini de anne kart uygulamasını da CHPli belediyeler yaptı.
Biz milletten aldığımız yetkiyi kimseyle didişmeden, takışmadan, kutuplaşmadan o ağzı kötü, zihni kötü, her fırsatta hakaretler yağdıran dile teslim olmadan, onlara uymadan, AK Parti'nin, MHP'nin kıymetli, ancak birileri tarafından oyları kendinde tapulu gördüğü, hor gördüğü seçmenleriyle ilişki kurduk. CHP'nin, İmamoğlu'nun, halkçı belediyeciliği altı ay sonraki ölçümlerde yüzde 48 oy oranından, memnuniyet oranından yüzde 58'lere tırmandı.
Ekrem İmamoğlu, Recep Tayyip Erdoğan karşısında aday olduğu takdirde şüphesiz, tartışmasız, açık farkla kazanacak isim olarak ortaya çıktı. Bu süreçte biz bu sonuçları memnuniyetle takip ederken, birilerinin bu sonuçlardan kimyası bozuldu. Ve hepinizin gözü önünde talimatı verdiler. Dediler ki; 'silkeleyin', CHP'li belediyeleri madden, manen ve hukuken silkeleme yarışına giriştiler. Hadsizliğine giriştiler. Biz o aşamada bunların yaptığımız sosyal yardımları engellemek, protein, süt yardımını kesmek, çocuğun beslenme çantasına saldırmak, kent lokantalarını kapatmak, kreşleri kapatmak, öğrenci yurtlarını, burslarını durdurmak niyetine girdiklerini görünce teslim olmadık. Meydan okuduk ve dedik ki; 'eğer bu vakitten sonra emekliye bunu yapıyorsan, asgari ücretliye bunu yapıyorsan, öğrenciye bunu yapıyorsan, dar gelirliye bunu yapıyorsan, geçim yoksa bundan sonra seçim var' dedik, 'erken seçimin adayı da erken olur, sandıklar kurulur, aday belirlenir' dedik.
Biz, Türkiye'nin geleceğini, iyiliğini beklerken, birileri kötülüğe iyice karar vermiş ve buraya talimatlı aparatlarını çoktan göndermişti. 9 Ekim günü sarayın aslında bir siyasi olan bir kişiyi hatırlayalım, geçmişte hangi dava varsa, hangi siyasi yasak davası varsa onların altında imzası olan, mahkeme mahkeme gezen Tayyip Bey'in karşısındaki herkesi ezen seyyar giyotini, Tayyip Bey ödüllendirerek bakan yardımcısı yapmıştı. O gün kendi deyimiyle bakan yardımcılığı siyasi bir pozisyondu. Ve bu siyasi pozisyondan bir daha kanunlarımıza göre savcılar, hakimler, milletvekili aday adayı bile olsalar, göreve dönemezdi ama o seyyar giyotini İstanbul'da görevlendirdi. Oradan sonrasını hep birlikte yaşadık. Gazetecileri, sanatçıları, akademisyenleri, iş insanlarını, siyasetçileri, siyasi partilerin genel başkanlarını, öğrencileri bir bahane bulup, onları bir şekilde sorgulayıp, tutuklayıp içeriye atıp, bir gün cesaret göstermemeleri, bir gün dışarıya çıkmamaları, bir gün hak aramamaları üzerinden yıldırmaya ve bezdirmeye çalışıyorlardı.
"İstanbul Üniversitesi, önüne çekilen barikatı yıktı, attı ve ilk yola onlar çıktı"
Ve hepimizin bildiği gibi öyle işler yaptı ki, bir gün tepki göstermek gereken bir şey yaparsam sanatçılar 12 yıl önceki Gezi sorgulanıyor diye, gazeteciler canlı yayında söyleneni haber yaptılar diye, akademisyenler tweet yazdılar, iş insanları kürsüde ekonomiyi eleştirdiler diye gözaltına alındılar. Tutuklandılar.
Hal böyle olunca biz sinmek yerine ayağa kalkmayı, biz adayımızı belirlemeyi ve buna karşı bir büyük mücadele vermeyi Türkiye'ye ilan ettik. Önce meydanlara indik. Ardından sandığa gittik. Yaptığımız ön seçimin duyurulduğu gün Ekrem Başkan'ın diploması için yasak getirilmeye çalışıldı ve o günden itibaren süreci o kadar çok hızlandırdılar ki diplomasını iptal etmek istemeyen fakültenin dekanını görevden alıp iptal etmeyeceğini anladıkları yönetimin yerine üniversite yönetimini toplayıp, sabahın köründe şafak vaktinde Ekrem Başkan'ımızın evine 40 tane polis aracıyla gidip onu, İstanbul'un seçilmişini gözaltına alıp dört gün tuttular.
İşte orada tarihin kırılma noktasındaydık. Öyle bir yerdeydik ki ya bu korku iklimine teslim olacaktık ya onların hesabı tutacaktı ya bekledikleri gibi öğrenciler, gazeteciler, sanatçılar siyasetçiler, sinip evde oturacaklardı yada tarihin bu kırılma noktasında, dünyanın en acımasız ve en korkak saldırısına karşı cesaret kazanacaktı. İşgal yıllarında İstanbul işgal altındayken kim ilk ayağa kalktıysa darülfünun öğrencileri İstanbul Üniversitesi önüne çekilen barikatı yıktı, attı ve ilk yola onlar çıktı. İstanbul Üniversitesi'nin öncü sesine, ODTÜ'nün devrimci sesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul'daki diğer üniversiteler, Boğaziçi'nin büyük mücadelesi eklendi. Yıldız eklendi. Tüm üniversiteler eklendi."