10275,80%0,46
39,81% 0,10
46,90% 0,33
4274,45% 0,36
6794,97% -0,20
Eğitimin sıkıntıları her geçen gün katlanarak arttığına işaret eden Saadetli İl Kadın Kolları Başkanı
Zübeyde Güler, Buna karşılık hükümet, giderayak “bütün problemleri çözeceğiz” diyor. Hakikaten
merak ediyorum bir hükümette bakanlar neden bu kadar çok değişir? Bu vaatler neden 20 yıl sonra
tekrar gündeme getirilir? Anlamakta güçlük çekiyoruz diyerek açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Çok açık olarak görüyoruz ki bu arkadaşlar sadece seçime yönelik vaatlerle problemleri çözmeye
çalışıyorlar. Ak Partinin Reel-politik anlayışı hiçbir problemi çözemediği gibi problem yumağını
kördüğüm etti. Bütün bu aksaklıklara eksikliklere rağmen aldıkları ücretin hakikaten kendi ihtiyaçlarını
karşılamaya yetmediğini bilmelerine rağmen, yok kadroluymuş yok sözleşmeliymiş gibi aralarındaki
farklılıklara rağmen; yine de kararlılıkla ve azimle bu ülkenin geleceğini şekillendirecek çocuklarımızı
yetiştiriyorlar. Yamalı bohçaya döken bir sistemi ayakta tutma gayreti onlara düşüyor, adeta sistemin
tüm eksikliklerini kendi başlarına yükleniyorlar.
Ne yazık ki ülkemizde, görevini icra etmekte olan kıymetli öğretmenlerimiz gerekli değeri
görememektedir. Hâlbuki bir ülkenin kalkınmasında, nitelikli insan gücünün yetiştirilmesinde,
toplumdaki huzur ve sosyal barışın sağlanmasında, bireylerin sosyalleşmesi ve toplumsal hayata
hazırlanmasında, toplumun kültür, ahlak ve manevi değerlerinin genç kuşaklara aktarılmasında
öğretmenler hayati bir rol oynamaktadır.
Öğretmenlerin öğretmen yetiştirme, emeklilik, kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik, özel okul
öğretmenliği, öğretmen atamaları, yer değiştirme, teftiş, müfettişlik, öğretmenin değersizleştirilmesi,
öğretmene şiddet ve benzeri birçok sorunu var.
Eylül ayında atanan 20 bin öğretmen atanıp göreve başladı fakat 150 bin öğretmen ihtiyacının ve 800
bin atama bekleyen öğretmenin olduğu ülkemizde 20 bin sayısı bir mana ifade etmemektedir. Özel
sektörde çalışan öğretmenlerin maaş mağduriyeti de devam etmektedir. Öğretmenlerin sık sık
gündeme getirdiği taban maaş talebine ilişkin eylemler yapılmakta. Uzman öğretmenlik ve
başöğretmenliğin tanımlamalarının ayrılmamış olması da ayrı bir problem olarak önümüze
çıkmaktadır.
Öğretmenlerimizin görev ve yetkileri, sorumlulukları tanımlanmamıştır. Öğretmenlerimize 180 ya da
240 saatlik eğitim verildi ve 19 Kasım'da sınava girecekler ancak aynı eğitim Müzik öğretmenine,
Beden Eğitimi öğretmenine, Matematik öğretmenine ve Sınıf Öğretmenine aynı şartlarda verilmiştir.
Ayrıca sözleşmeli öğretmenler, kadrolu öğretmenlerle aynı kurumda aynı işi yapmalarına rağmen
istihdam statüsünün türünden dolayı kadrolu öğretmenlere tanınan haklardan
faydalanamamaktadırlar”
ÖĞRETMEN MAAŞLARI YETERSİZ
Öğretmenlerin maaşların yetersiz olduğunu söyleyen Güler, yayımladığı mesajında şunları ifade etti:
“Öğretmenler yaptıkları iş karşılığı adil ücret almamaktadırlar. Öğretmen maaşları yetersiz
durumdadır. Öğretmenlere ekonomik açıdan nefes aldıracak adımlar atılmamaktadır. Ayrıca
öğretmenlerin ek ders ücretleri günümüz ekonomik şartlarına göre çok düşük seviyededir.
Bakın muhterem arkadaşlar, ücret her şey demek değil. Bunu biliyoruz ama bugün bir öğretmen
maaşı ortalama 10.500,
Gıda Gideri:10.500 maaşının %46,43’ü= 4.875
Kira Gideri: 10.500 maaşın %21,04’ü = 2.209
Ulaşım Gideri: 1.500
Çocuklarının eğitim masrafı: 1.500 x 2 = 3.000
Sağlık, haberleşme, giyim gibi zorunlu ihtiyaçları karşılamak için maaşımızdan geriye kalan bütçe:
2.209 + 4.875 + 1.500 + 3.000 = 11.584
Maaşımız 10.500 – 11.584 = -1.084
Her bir öğretmen her ay 1000tl cepten yiyiyor ki cepte de metelik yok …
Şimdi öğretmenlere bunu bir de başarı olarak takdim ediyorlar. Hakikaten bunu söylerken içlerinde
bir ürperti duyuyorlar mı merak ediyorum.
İktidar işçiye, memura kaşıkla verdiği zamları gece gündüz çalışan matbaada basılan paralar ve yanlış
politikalar sonucu yükselen enflasyon ile kepçe kepçe geri almaktan da imtina etmiyor. İnsanımız kısa
süreliğine yüksek maaş aldığı hissine kapılıyor ama sonradan aldığı bu maaş ile ay sonunun gelmediği,
getiremediği anlamakta gecikmiyor. Bu ortamda pek çok kamu kurumu halkın sorunlarına çözüm
getirecek ciddi bir çalışma yapmazken Ankara’da gece gündüz harıl harıl çalışan tek bir kurum çıkıyor
ortaya, o da Merkez Bankası matbaası. Son dönemde elimize aldığımız paraların gıcır gıcır olmasının
tek sebebi bu, yeni basılmış olmaları. Elimize ilk defa matbaadan çıkmış para değiyor.
Biz inanıyoruz ki bugünler geçecek milletimizin desteği ile iktidara geldiğimizde bu problemlerin
tamamını çok kısa bir zamanda çözeceğiz. Biz evvel Allah verdiğimiz sözün arkasındayız çünkü
verdiğimiz sözü ihtiyatla veririz ki hiçbir zaman mahcup duruma düşmeyelim diye. Erbakan hoca 1996
yılında 54. Hükümetin başbakanı olduğunda, sendikalar, %20 mi %30 mu olacak müzakeresi vardı.
Refahyol hükümeti iktidarında Milli Görüş ilk adımı yüzde elli zam arkasından altı ay içinde yüzde 25
ve 50 zamlarla toplam 130’a yakın zam verdi. Biz boş konuşmayız. Söylediğimiz sözün arkasındayız.
Milletimiz de geçmişte söylediğimiz sözlerin yakinen şahidi olmuştur.
Atanmayan öğretmen! Atanamayan öğretmenler! Normalde alması icap eden ücreti alamayan ders
ücretine talim yapan sözleşmeli öğretmenler mi? İş iyice karışmış durumda.
Öğretmenler bizim baş tacımız. Onlar geleceğimizi yetiştiriyorlar. 'Atanamayan öğretmen', ‘sözleşmeli
öğretmen' gibi birçok ayrıma tutulan öğretmenlerimiz şimdi de ‘uzman' ve ‘başöğretmen' gibi
sıfatlarla ayrıştırılıyor. Zaten öğrencilerimizi yanlış sınav sistemleri ile yoran bu anlayış, şimdi de
öğretmenlerimizin enerjisini tüketiyor! Öğretmenlik, zaten başlı başına bir uzmanlık alanıdır. Yaz
tatilinde saatlerce video izleyerek girecekleri bir sınavda neyi ispat etmeleri isteniyor?
Biz tüm bu ayrımları kaldıracak; öğretmenliğin itibarını yeniden kazandıracak ve öğretmenlerimizin
haklarını eksiksiz vereceğiz.
Özel sektörde öğretmenlik yapan eğitimcilerin tek bir isteği var; insanca yaşam! İktidar bu sese kulak
vereceğine, sesleri bastırmaya çalışıyor. Öğretmeni susturan bir devletin, gelecek nesillere
söyleyeceği bir sözü yok demektir.
Biz herkesin sözünü rahatlıkla söyleyeceği Türkiye’yi, öğretmen ve öğrencilerimizle birlikte inşa
edeceğiz.
Şimdi bir uygulama çıkmış. Uygulamaya göre; öğretmen nasıl öğrenciye not veriyorsa, öğrenci de
öğretmene öyle not verecekmiş. Öncelikle böyle bir uygulama öğretmenin öğrenci üzerindeki
saygınlığını ortadan kaldırır. Ayrıca bu uygulama hangi sistemle nasıl değerlendirilecek? Bu da bir
merak konusu. Gerçi onlar alışmışlar her şeyi elektronik ortama havale etmeye ve bunu da öyle
yapabilirler. Ancak buradan uyarıyoruz! Siz bir öğretmenin vasfını dijital ortamda değerlendirmeye
kalkarsanız bu bir kaosa neden olur. Çünkü öğrenciler böyle bir karar verirken öğretmenin
performansına değil, kendi isteklerine uyup uymadığına bakar. Sağlıklı verilerle yapılamayan her
değerlendirme toplum nezdinde o mesleğin saygınlığının yok olmasına neden olur.
Öğretmenler kimsenin insafına bırakılamayacak kadar bu ülkenin en değerlisidirler.
Eğitimdeki performans öğretmenin değil, hükümetin sınıfta kaldığını gösteriyor. Bunun kanıtı ise 15
yılda değiştirilen 6 bakan ile 16 defa değiştirilen eğitim sistemidir. Bakın, Nurettin Topçu’nun güzel bir
ifadesi var. Der ki, ‘Eğitim sistemimizin iki önemli eksiği vardır. Birincisi eğitimsizlik, ikincisi ise
sistemsizlik’. Bugünkü durum da aynen bu şekilde. Çünkü yanlış politikalar eğitimi de, sistemi de
çökertti. Bu yanlış politikalar yüzünden 442 bin öğretmen atanamadığı için açıkta ve araştırmalara
göre bu sayı 2023 yılında 1 milyonu geçecek. Planın, düzenin, sistemin, öngörünün olmadığı yerde
böyle sorunlar bitmez, aksine büyür.”
Bugün karı-koca öğretmen olan bir aile maalesef yoksulluk sınıfında yer alıyor. Açlık sınırında yakın bir
maaşla hayat sürdürmeye çalışırlarken aynı zamanda eğitimin katmerleşen problemleriyle neredeyse
tek başına mücadele etmekteler. Açlık sınırı 7 bin lira üzerinde yoksulluk sınırı ise 23 bin lira.
Bizim iktidarımızda, işçisi de memuru da esnafı da bayram edecek.
İsraf, yolsuzluk kaldırıldığında ve ekonomi üretime dayalı gerçekleştirildiğinde çalışan her insanımızın
yoksulluk sınırının üstünde yani insanca yaşam standartlarında yaşaması hiç de zor olmayacaktır.
Biz örnek bir ülke haline geleceğiz.
Sadece bu yetmez. 9 bölgemizde araştırma, geliştirme noktaları kuracağız. Eğitim alanında da adımlar
atacağız. İmam hatipler, camiler ve Kur’an kursları devam edecek ama ahlaki olarak kayıplarımızı da
tekrar kazanacağız. Kazanımlarımız teminatımız altında olduğu gibi kaybettiklerimizi tekrara
kazanmak içinde var gücümüzle çalışacağız.
Önümüzdeki seçim normal bir seçim değil, adeta bir referandumdur. Bu seçimin sorusu '2023’te kim
Cumhurbaşkanı olacak?' sorusu değil, ‘2023’ten sonra nasıl bir Türkiye olacak’ sorusudur. Bizler, bu
seçimde ‘Kimi başkan olarak görmek istiyoruz’ sorusundan ziyade, ‘Nasıl bir Türkiye’de yaşamak
istiyoruz’ sorusunun cevabını veriyoruz. Bizler, bir kişiyi, bir partiyi, bir zümreyi iktidar yapmak için
değil, israfın, rüşvetin, yolsuzluğun son bulduğu bir Türkiye’yi kurmak için mücadele ediyoruz.
Öncelikli hedefimiz ahlaki ve manevi değerlerin temel alındığı teknoloji ile bütünleşmiş bir eğitim
sistemi kurmak ve bu sistemin temel taşı olan, yeteneğini ve uzmanlık bilgisini bu topraklarda ortaya
koyan hem maddi hem manevi olarak güçlendirilmiş öğretmenler yetiştirmektir.
Partizanlığın ve yandaşlığın değil, ehliyet ve liyakatin esas alındığı bir sistemi kurmak için mücadele
ediyoruz.
Bizler, şahıslarımızın ve partilerimizin değil, ülkemizin geleceği için çabalıyoruz. Şeffaf, düzgün ve
denetlenebilir bir sistem inşa edilmediği sürece; Ahmet gitmiş, Mehmet gelmiş hiçbir önemi yoktur.
Biz Saadet Partisi olarak, isimleri değil sistemi değiştirmek için uğraşıyoruz. Tüm vatandaşlarımızı da
bu mücadelemize destek ve ortak olmaya davet ediyoruz.
Yeni bir başlangıç ve yeni bir inşa süreci için kararlılıkla ve emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz.
Milletimiz müsterih olsun. Bu adaletsiz düzene birlikte son vereceğiz. Bunun için öncelikli olarak;
Eğitim Sistemi’ne veliler, öğrenciler ve öğretmenler tarafından duyulan güven çok alt seviyelerdedir.
Güven ilişkisi olmayan bir sistemin ayakta kalması mümkün değildir. Eğitim sisteminin tüm yapı
taşlarını bir araya getirerek, siyasi popülizmden uzak, ayakları yere basan, gerçekçi ve uygulanabilir
bir sistem inşa edeceğiz.
Eğitimin içindeki en aktif aktör olan öğretmenlerin siyasi, etnik, kültürel ve benzeri her türlü ideolojik
tutumdan kaçınmaları için gerekli tedbirleri alacağız.
Sözde çıkarılan Öğretmenlik Meslek Kanununu, “öğretmenlik mesleği” ekseninde bütün meslek
mensuplarını kapsayan, öğretmenlerin çalışma şartları, özlük, mali ve sosyal hakları ve öğretmenlik
mesleğinin genel ve özel yeterliklerini belirleyecek şekilde revize edeceğiz.
Eğitim öğretim hizmeti sunumu esnasında veya verilen eğitim ve öğretim hizmetinden kaynaklanan
nedenlerle cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişilere karşı caydırıcı önlemler alacağız.
Öğretmenlerin meslek onuruna yakışır şartlarda çalışabilmesi için öğretmen maaşları ve özlük
haklarını hak ettikleri şekilde iyileştireceğiz.
Öğretmenlik mesleğini akademik, mali, sosyal ve idari düzenlemelerle saygın ve cazip bir meslek
haline getireceğiz.
Öğretmenlerin lisansüstü eğitim görmelerini teşvik edeceğiz.
Dezavantajlı bölgelerde uzun süreli öğretmen istihdamı için teşvik edici çalışmalar yapacağız.
Eğitimin kalitesini ve verimliliğini düşüren ücretli öğretmenlik uygulamasını kaldıracağız.
Öğretmenlerin atama ve yer değiştirmelerine ilişkin düzenlemeden kaynaklanan aile bütünlüğünün
sağlanamaması sorununu çözerek, çocukların anne ve babasız büyümesinin önüne geçeceğiz.
Öğretmenlik toplumun en itibarlı mesleklerindendir. Bizim göz bebeğimizdir. Biz öğretmenlerimizin
insanca yaşam sürdürmeleri için elimizden gelen gayreti sağlayacağız. Bu vesile ile bir kez daha
öğretmenlerimizi saygı ve hürmetle selamlıyor öğretmenler gününü en içten dileklerimle
kutluyorum.
Bu sözlerle basın toplantımıza son veriyor, sizleri muhabbetle selamlıyor; hayırlı günler diliyorum.
Allah’a emanet olunuz…”