10507,1%0,46
36,50% 0,10
39,58% 0,06
3417,76% 0,18
5550,99% 0,00
Cumhurbaşkanı aday adayı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı aday adayı olarak çıktığı yolda dördüncü durak olarak Antalya'ya geçti. Antalya'da İmamoğlu gündeme ilişkin mesajlar verdi
CHP'nin ön seçimle belirlenecek Cumhurbaşkanı aday adayı Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün İzmir'den başlattığı ön seçim çalışmaları kapsamında Kayseri ve Adana buluşmalarının ardından bugün Antalya'ya geldi.
İmamoğlu, Antalya'da Cam Piramit Fuar ve Kongre Merkezi'nde gerçekleşen buluşmada konuşma yapan İmamoğlu, ramazan ayının önemini anlattı. Sesinin kısık olması dikkati çeken İmamoğlu, "Bugünler yardımlaşmanın, iyi ahlaklı olmanın hep öyle kalmanın günleri. Ancak bir yandan öyle kötü günler yaşıyoruz ki bütün bu güzel meziyetleri unutmuş bir iktidar var ülkede. Ahlakı, dürüstlüğü, helal lokma yemeyi bir kenara bırakmışlar. Halka hizmet demek, Hakk'a hizmet demek düsturunu unutmuşlar kendileri mevzubahis oldu mu 'İtibardan tasarruf olmaz' diyerek har vurup harman savrulmuşlar. Vatandaşa gelince her şey 'yasak' diyorlar. Vatandaşın payına onlara göre sadece sabretmek düşüyor öyle değil mi?" dedi.
"Milletimizin birikimlerini heba eden akıl bu akıl"
"Ekonomi uzmanıyım diye geçinenler izledikleri yanlış politikalarla milletin ocağına ne yazık ki incir ağacı dikti. Tarıma, üretimi, sanayiyi bitirme noktasına getirdi. Bu basiretsizlikten Antalya da nasibini aldı biliyorum" diyen İmamoğlu şöyle devam etti:
"Antalya'nın sorunları, Antalya'nın kişi başına geliri bakın bunlar her şeyi biz yaptık diyorlar ya 2004'te Antalya'da kişi başını gelir ülke ortalamasının 1,3 katıymış. 2019'da 1,16 inmiş. Şu anda 0,85'e gerilemiş yani dünya ilerlerken hatta Türkiye'de dahi kişi başına gelir belli bir seviyeye çıkarken Antalya fakirleşmiş. Varlıklarını ortalama yüzde 40 kaybetmişler. Bu söylediği aslında görünürde insanlarımızın yoksulluğunun net tarifidir. Gelen göçü ekonomiksizlikle buluşturamamış, Türkiye'den ve dünyadan gelen göçle beraber bu şehirde haklı sıkıntılar yaşatılmış. Bakın Türkiye'de en fazla göç alan şehirlerden biri olarak Antalya, Türkiye'de en fazla gayrimenkul anlamında kira atışlarının olduğu üç ilden birisi olmuş. Antalya 2016 yılında 550 milyon dolarlık yatırımla inşa edilen o süreç içerisinde 121 hektarlık bir alan EXPO alanı gibi bir trajedi yaşamış. Her geldiğimde belediye başkanımız orada yapılan bu müsrifliği ve Antalya'ya olan bedelini ve ona bırakılan borç yüküne bizimle paylaşmıştır. Büyük umutlarla hayata geçirilmesine rağmen atıl durumda kalmıştır. İşte bu akıl her şeyin ben bilirim aklı. Milletimizin birikimlerini heba eden akıl bu akıl.
"Başka ülke vatandaşının Türkiye vatandaşlığı üzerinden para kazanmasını ve kabullenemiyorum"
Bu ülkeyi yönetenler Sadece Antalya ve Batı Akdeniz bölgemizde bunlara yatmakla kalmadılar. Daha da büyük kötülüklere imza attılar. Önce 250 bin dolara, sonra da 400 bin dolara ev alan yabancıları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaptık, doğru mu? Hepiniz hatırlıyorsunuz. Ülkemizin vatandaşlığını ticari bir ürün haline getirdiler. O zaman Türkiye'nin farklı yerlerinden ama özellikle Antalya'da bu evleri alanlar, bunları üç sene daha yüksek fiyata sattı. Hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldular hem de para kazandılar. İşte ben buna karşıyım. Nedir o? Kendi vatandaşım, kirasını ödeyemezken çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayamazken başka ülke vatandaşının Türkiye vatandaşlığı üzerinden para kazanmasını ve kabullenemiyorum. Buna karşıyım.
"Bizim mutlaka yeni bir başlangıca ihtiyacımız var"
Bu ülkeyi pek çok alanda çökerten, milletin yoksullaşmasına, devletin köklü kurumlarının tahrip edilmesine neden olan bir iktidar var karşımızda. Bizim derdimiz bununla. Bizim mutlaka yeni bir başlangıca ihtiyacımız var. Bizim mutlaka yeni bir büyüme ve kalkınma amblemine ihtiyacımız var. Çünkü bakın ülke olarak şehir şehir, sektör sektör patinaj yapan bir haline dönüştük. Antalya bütün ilçeleriyle, Antalya'yı kalkındırmak için, bütün şehirlerimizi kalkındırmak için hemen yola koyulmamız, hemen işe koyulmamız lazım. Bu güzel memleket, turizm ve tarımın yanı sıra teknoloji alanında da büyük bir gelişim potansiyeline sahip bir şehirdir. Örneğin EXPO alanı bu üç stratejik sektörün en üst düzeyde değerlendirilmesine katkı sağlayacak şekilde yeniden planlanarak hem bölge açısından hem Türkiye açısından çok güçlü bir merkez haline gelebilmelidir. Antalya'nın ticaret ve ihracat potansiyelini tam anlamıyla kullanabilmesi için serbest bölge ve liman yatırımlarına öncelik vermeliyiz. Antalya'nın sahibi olduğu konum sayesinde doğru yatırımlar ve planlamalarla kısa sürede Türkiye'nin en önemli ticaret ve lojistik merkezlerinden biri haline gelerek Batı Akdeniz Bölgesi tek başına inanınız koca ülkeyi besleyicek kaynaklarla biz Antalya'yı, Burdur'u, Isparta'nın, Konya'nın iş merkezleriyle, turizm merkezleriyle, entegre edecek projeleri hayata geçirerek Türkiye'yi bütüncül bakan, bütüncül planlayan ve insanlar zenginleştiren bir modelle farklı bir atılıma, ülkemizin gelecekteki pırıl pırıl aydınlık günlerine taşıma kararlılığı taşıyoruz.
"‘3T modeli’ ile kalkındıracağız"
Hem Antalya’yı hem de Göller Bölgesi’ni bizim ‘tarım, teknoloji, turizm’ için geliştirdiğimiz ‘3T modeli’ ile kalkındıracağız. Tarım diyorum çünkü yüzyıllardır hiçbir gelişmiş ülkenin vazgeçmediği, tam tersine yatırımları arttırdığı en stratejik sektör. Toprağını koruyamayan, ülkesini de koruyamaz kardeşim. Bu kadar net. Toprağını işleyemeyen suç işler. Bu akşam gittiğimiz çiftçinin evinde, bir kızımız Çocuk Gelişimi okuyor, bir kızımız bu bölgenin doğal güzellikleri üzerine, ormanları üzerine eğitim almak istiyor. 13-14-15 yaşındaki kız çocuklarımızın hayallerine baktığınızda, aslında önümüzde dizilen fırsatların haddi hesabı yok. Ben, bu ülkenin, bu bölgenin çok daha güzel günler göreceğine canı gönülden inanıyorum. Neden inanıyorum biliyor musunuz sevgili dostlar? Sesim kısılsa da ayağıma taş bağlasalar da beni engellemeye çalışsalar da bize sıkıntılar vermeye çalışsalar da size güveniyorum. Çünkü siz varsınız yanımda. Siz benimle berabersiniz. Köy evindeki kızlarımıza güveniyorum. Oğullarımıza güveniyorum. Bu ülkenin, milletimizin evlatlarına güveniyorum. Bu bölgenin gençlerine, girişimcilerine, yatırımcılarına, iş dünyasına güveniyorum.
"Biz, onlara bu fırsatı vermeyeceğiz"
Ben bu yola, sizinle, yol arkadaşlarımla birlikte çıkıyorum. Bu yola, kendime güvendiğim kadar, size güvendiğim için çıkıyorum. Bütün engelleri, bütün badireleri, bütün bedelleri birlikte göğüsleyeceğimiz için rahat, huzurlu ve mutluyum. Üstüme düşeni, bir nefer sorumluluğuyla yerine getirmek için, girdiğim bu yolda dalga dalga büyüyeceğiz. Hayalleri yerle bir edilmiş, gelecek kaygısı içindeki bütün vatandaşlarımızı, gençlerimizi, kadınlarımızı saflarımıza katarak büyüyeceğiz.
Aday belirleme kararımızdan telaşlananlar, ön seçim yapacağımızı duyunca, daha da paniğe kapıldı çünkü demokrasiye alışık değiller. Kendi teşkilatları da ‘bizim de sözümüz kararlara ortak olsun’ der, diye telaşlandılar. Partimizin ön seçim kararı, Türkiye siyasetinde ilk defa gerçekleşen bir demokrasi devrimine yol açtı. Bu ülkede ilk defa, parti içi demokrasi bu çapta gerçekleşiyor… Ve bu durum, bazıları için kabul edilebilir değil. Onlar, yani Türkiye’ye tek adamcı, tepeden inme siyaseti dayatmak isteyen zihniyet, ön seçimden çok korktu. Zira, özgürlük ve demokrasi bulaşıcıdır. Biz bu memlekete, özgürlüğü ve demokrasiyi herkese yayılsın diye, her yerine dağılsın diye, bulaşıcı yapmak adına yola çıktık. Milletimize bunu bulaştıracağız. Onlar ülkeyi seçimsiz, sandıksız yönetme hevesleri kursalar da biz, onlara bu fırsatı vermeyeceğiz.
“İktidar olmak için kollarımızı sıvıyoruz”
Demokrasi tarihimizin bu çaptaki ilk büyük önseçimini en yüksek katılımla, en doğru ve en güzel şekliyle tamamlayacağız. Gerçek bir demokrasi şöleni yaşayacağız ve yaşatacağız. ‘Halksız siyaset’ heveslerini kursaklarında bırakacağız. 23 Mart’ta birliğini, dirliğini sağlamış bir CHP olarak, iktidar yoluna çıkıyoruz. Bu parti, Cumhuriyetimizin kurucu gücüdür. Bu ülkede tiranlık rejimi kurmak isteyenlere, ısrarla ve gururla hatırlatacağız: 600 yıllık bir imparatorluk çökerken, 1923 şartlarında dünyanın en devrimci hareketlerinden birini yaratarak, tüm ezilen halklara ilham veren CHP’dir. Millet iradesine ve vatandaşlık esasına dayalı bir devletin inşa edilmesinde CHP’nin imzası vardır. 1970’lerde rahmetli Necmettin Erbakan’ın liderliğindeki Milli Selamet Partisi’yle koalisyon kurarak, ayrışma yerine birleşmenin mümkün olabileceğini, yine biz gösterdik. Kıbrıs Barış Harekatı’nı yaparak hem müttefiklerimize hem de hasımlarımıza, güç ve kararlılık gösteren devletimizin yönetiminde yine CHP vardı. 1980’den sonra, ne yazık ki aynı kabiliyeti gösteremedik. Milletin kabahatinden değil, kendi eksikliklerimizden iktidar olamadık. O uzun yıllar boyunca, başımızdakiler yüzünden, bu devletin ekonomisi tepetaklak oldu. Köklü kurumları zayıfladı, meclisi işlevsizleşti, adalet sistemi çöktü. Çocuğa mikrofon tutuyorsunuz; adalet istiyor, işçiye adalet istiyor iş insanına adalet istiyor. Bürokrat adalet istiyor. Kadınlar adalet istiyor. Bu ülkede herkes adalet istiyor. Ve şimdi, yeniden iktidar olmak için kollarımızı sıvıyoruz. Yine aynı aşkla ama yenilenen bakışımızla, hep birlikte ayağa kalkıyoruz.
"İktidarın algı operasyonları peş peşe geliyor"
Biz başarıya yaklaştıkça, iktidarın da zulmü artıyor. Biz, ‘Milleti birleştirelim, icraatı, hizmeti, liyakati ve refahı yaygınlaştıralım’ dedikçe, iktidarın algı operasyonları peş peşe geliyor. Şimdi de öğrendim ki, çalışma arkadaşlarımızı Emniyet Müdürlüğü’nden arayıp, ‘Savcılık sizi görüşmeye çağırıyor’ diyorlarmış. Arkadaşlarımız, ‘Avukatımı arayıp geliyorum’ deyince, ‘Avukata gerek yok, görüşecek sadece’ diyorlarmış. Ne demek ‘avukata gerek yok’ yahu? Böyle bir uygulama nerede var? Bakın arkadaşımız avukatla adliyeye gitmekte ısrar edince, daveti yapan polise artık ulaşılmaz oluyor. Telefon numarası, Vatan Caddesi’ndeki Emniyet’e ait. Allah aşkına bu nedir? Ben soruyorum size bu nedir? Çalışma arkadaşlarımı ne için davet ediyorsunuz? Hani hukuk devletiydik Sayın Adalet Bakanı? Hukukçu kimliğinle sor bakalım, hangi uygulamaya giriyormuş avukatsız savcı görüşmesi. Bunlar iyice şaşırdılar. Bunların yaptıkları, şeytanın aklına gelmez, şeytanın.
“Ekrem İmamoğlu kadar taş düşsün başına senin”
Artık biliyorsunuz; aralarında kimi yol arkadaşım, kimi tanıdığım, kimi hiç tanımadığım bir grup insanın mal varlıklarına, banka hesaplarına el koymuşlar. Yeni bir kumpas dalgasıyla, bana ve arkadaşlarıma itibar suikastı yapmaya çalışıyorlar. Malum şahıs, haftalar önce ne demişti hatırlayın; ‘Turpun büyüğü heybede.’ Şunlara bak şunlara; hükümeti, yargısı kolluğu işi gücü bırakmış, benimle ilgili tertipler peşinde. Tek dertleri var; Ekrem İmamoğlu. Ekrem İmamoğlu kadar taş düşsün başına senin. Akıllarınca beni korkutup, yıldıracaklar. Bu haktan ve hukuktan nasibini almamışların hiçbir saldırısından korkmadım, korkmuyorum, korkmayacağım. Bu gayrı meşru tertipler, beni milletime hizmet etme hedefimden milim saptırmayacak. Sesim kısık diye korkacağımı zannediyorsunuz değil mi? Bunlardan var ya şu saçımın telini yerinden kıpırdatacak kadar korkan, onlar gibi olsun. Gayrimeşru tertipler, beni milletime hizmet etme hedefimden milim saptıramayacak. Ben, yürüdüğüm bu yolda, önce Yüce Allah’a, sonra da milletime güveniyorum. Kumpaslarla, entrikalarla, fitneyle, fesatla kurdukları oyunları başlarına yıkacağız. Millet benimle, millet. Bu millet, haklıyı haksızı ayırt etmeyi iyi bilir. Bu millet, günü geldiğinde ‘Yeter artık’ demesini iyi bilir. Çünkü, temel haklarından vazgeçenlerin ne özgürlüğü ne güvenliği ne de refahı hak etmediğini, en iyi bu millet bilir. O yüzden bu millet büyüktür.
"Gel, millete gidelim"
Çok net bir şey söylüyorum: Eğer benim arkadaşlarım, en ufak bir haksızlığa veya hukuksuzluğa karışmışsa, gelin bütün dosyaları açın, bütün belgeleri bilgileri açıkça kamuoyu ile paylaşın. ‘Hodri meydan’ diyorum. Elinizde ne varsa, dökün ortaya. Ama öyle içi boş dosyalarla, uydurma gizli tanık beyanları ile değil; mertçe, hakka ve hukuka uygun olarak dökün. Bir derdiniz varsa, ben buradayım; bana gelin. Milletimle beraber, tam karşındayım. Bırak yan yollara sapmayı, bırak milletin banka hesaplarını bloke edip, mağdur etmeyi. Gel, millete gidelim. Amacınızı biliyorum: İstanbul’a, Türkiye’ye hizmet edemeyelim istiyorsunuz. Ekrem İmamoğlu olmadan seçime girmek istiyorsunuz. Haksız, hukuksuz, gayrı meşru yollarla Ekrem İmamoğlu’nu yarış dışına atarsan, senin gireceğin yarış meşru olur mu? Bu millet, sana o yarışı yaptırmaz. Sen öyle bir yarışa sokturmaz. Sadece bu ülke değil, tüm dünya görüyor kirli tertiplerinizi. Bu kurmaca siyaset yöntemleri ve bu yargısal tacizlerle yapılacak seçim ne özgür seçim olur ne de adil seçim.
“Sandık gelecek, bu millet seni tıpış tıpış evine yollayacak”
Her gün, her hafta bize yeni bir sözde suç icat ediyorlar. Oysa ki, 2019’dan beri tek bir suçumuz var: Sandıkta yenilmemek, hep kazanmak. Tek suçumuz bu. Bu suçu işlemeye, seni yenmeye devam edeceğiz. 4 kere yenmiştim, 5’inci kere de yeneceğim. Ne yapsanız nafile. O sandık gelecek, millet seni sandığa gömecek. Sandık gelecek, bu millet seni tıpış tıpış evine yollayacak. Yıkılmayız, korkmayız, yorulmayız. Belki sesimiz kısılır ama bizim sesimiz kısıldığında başka Ekrem İmamoğulları konuşur. Milyonlarca Ekrem İmamoğlu var. Cesaretiniz varsa, karşımıza çıkın. Cesaretiniz varsa, milletin iradesi kararını versin. Hodri meydan.”
“Bu ülkede ya adalet olacak ya sefalet”
“Bu ülkeyi yönetme sorumluluğunu almak için hazırız. Kendimize güveniyoruz. Bu ülkede ya adalet olacak ya sefalet. Başka bir seçenek yok. Bizim mücadelemiz ve tercihimiz net. Biz, bu ülkede adalet olsun, bereket olsun ve birlik olsun istiyoruz. Biz, yalnızca bu büyük davaya, bu büyük sevdaya değil, aynı zamanda ülkemizi müreffeh hale getirecek stratejilere ve bu stratejileri hayat geçirebilecek güçlü kadrolara sahibiz. Çalışmaktan yorulmadan, hizmette geri durmadan, sorun yaratarak değil, çözüm üreterek, milletimiz için, milletimizle beraber, büyük bir yolculuğa çıkıyoruz. Çok çalışacağız, akılla çalışacağız, aşkla çalışacağız. Allah’ın izniyle, milletimizin gücü ve iradesiyle hep beraber başaracağız. 23 Mart’ta, hiçbir kayıp vermeden, bir demokrasi şöleni düzenleyeceğiz. Ön seçimde kullanacağınız her oy, demokrasinin, milli iradenin değerini gösterecek ve sandıktan kaçanların uykularını kaçıracak. Ön seçimde, CHP’nin zalimlere karşı nasıl tek yürek, tek bilek olduğunu göstereceğiz.”
“23 Mart’ta, Türkiye’nin gözü kulağı CHP'de"
“Partimizin bütün üyeleri, bütün yöneticileri, yapacağımız ön seçimin ülkenin bugünkü koşulları altında taşıdığı önemi tüm boyutlarıyla anlamak ve hissetmek zorundadır. Benim bu konuda hiçbir kuşkum yok. Söz konusu vatan olduğunda, CHP’liler, bütün teferruatları bir yana bırakır, el ele, kol kola partisine, ülkesine sahip çıkar. 23 Mart’ta, Türkiye’nin gözü kulağı Cumhuriyet Halk Partisi’nde olacak. Bizim kararlılığımızı gören milyonlar, iktidarın artık değişeceğini anlayacak ve rahat bir nefes alacaklar. Vatandaşın ‘hemen seçim’ çağrıları, dalga dalga büyüyecek. Yükü omuzlamanın vakti gelmiştir. Omuz omuza, sırt sırta, kol kola çıkılacak yolculuğun vakti gelmiştir. Sorumluluk almak için hazırız. Kendimize güveniyoruz. Milletimiz umuda muhtaç; ‘yeniden büyük Türkiye’ hayaline açken; bu büyük milletin gençleri, girişimcileri, sanatkarları ve her yaştan fertleri ‘konuşan Türkiye’ özlemiyle yanıp tutuşurken; aklın, bilimin ve devletimizin asırlara dayanan tarih, tecrübe ve birikiminin yolundan ayrılmadan; çalışmaktan yorulmadan, hizmette geri durmadan, mazeret değil, marifet üreterek; sorun değil, çözüm üreterek; Allah’ın verdiği aklı, milletin geleceği için kullanarak; milletimiz için, milletimizle beraber, büyük bir yolculuğa çıkmanın vakti gelmiştir.
“Türkiye’yi içine düşürüldüğü dertlerden kurtaracağız”
Çok çalışacağız, akılla çalışacağız, aşkla çalışacağız ve Türkiye’yi içine düşürüldüğü dertlerden kurtaracağız. İsraf, iş bilmezlik ve kibrin sebep olduğu ekonomik krizden; yaşanan derin yoksulluktan; her gün kriz yaratan siyasetten; giderek artan toplumsal çürümeden; adalet, eğitim ve sağlıktaki çöküşten; her yere üşüşmüş mafya ve çetelerden; iş kazasında, yangında, depremde ihmal sebebiyle yaşanan ölümlerden, Türkiye’yi kurtaracağız. Allah’ın izniyle, milletimizin gücü ve iradesiyle, hep beraber bir Türkiye mucizesi gerçekleştireceğiz. 23 Mart, bu yolculuğun ilk kitlesel adımı olacak. O gün biz ne kadar güçlü bir irade ortaya koyarsak, iktidar yolculuğumuz o kadar kısalacak. Benim hiç kuşkum yok, başaracağız. Cumhuriyet Halk Partisi başaracak, Türkiye kazanacak. Milletçe hak ettiğimiz bir geleceğe bir adım daha yaklaşacağız. Tam bir birlik ve dayanışma içinde, çok ve büyük işler başaracağız. Onun için diyorum ki kurtuluş yok tek başına, haydi herkes, 23 Mart’ta sandık başına.”