9719,81%-0,89
35,89% -0,08
37,41% 0,22
3316,40% 0,93
5311,24% 1,24
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a "Sizi, terörist başı Öcalan’ı kurtarıcı görecek hale getiren acaba hangi olaylara karıştınız? diye sordu
Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, teğmenlerin ordudan ihraç edilmesine değindi. "Beştepe, Balgat ve İmralı’nın başını çektiği, Türk milletine ve Türk devletine karşı savaş ilan eden sözde iç cephe, aldığı ve aldırttığı ihanet timsali bir kararla, 5 genç teğmenimizi ve bu aymazlığa son ana kadar direnen 3 rütbeli subayımızı ihraç ettirerek, ne amaçladıklarını göstermişler, ne düşündüklerini kanıtlamışlar, Cumhuriyet devletine, Atatürk İlke ve inkılaplarına karşı ne hissettiklerini açıklamışlar, yeni Türkiye yüzyılı derken, yerli ve milli derken ne kastettiklerini de bir kere daha ispat etmişlerdir" diyen Dervişoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"BOP eş başkanıyım diye ilan ettikleri günden bir adım geri düşmediklerini FETÖ ile birlikte, TSK’yı yargılamaya kalktıklarındaki cüretten hiçbir şey kaybetmediklerini, dün çözüm süreci diye yürüttükleri Türkiye’yi çözerek, parçalama arzularından hiçbir şey yitirmediklerini bir kere daha en üst perdeden haykırmışlardır. Bu hamle, Türk ordularını terhise zorlayan İşgal komutanları ve iş birlikçilerinin yaptıklarıyla bir ve aynı şeydir. Armasında Mustafa Kemal olan Harp Okulu öğrencilerinin ve armasında Mustafa Kemal olan Kara Kuvvetlerinin mensuplarının 'Mustafa Kemal’in askerleriyiz' demelerini sindiremediler.
Sarayın değil, Türk vatanını, bir avuç utanmaz azınlığın değil, Türk milletini, kayıtsız ve yartsız öncelikle Türk devletini korumaya yemin etmeleri kendi isimlendirmeleriyle ‘iç cepheye’ zor geldi. Bu sebepledir ki 'içimdeki Harbiyeli ruhu hiçbir zaman ölmez’ diyen teğmen Ebru Eroğlu, ‘Vatana hizmet için üniforma şart değil’ diyen teğmen Gazi Kılıç, 'Tek endişem Türk milletine olan hizmet borcumu ödeyememe ihtimalidir’ diyen teğmen Serhat Gündar, ‘Türk istikbalinin evladı olarak şerefle doğdum, şerefle öleceğim’ diyen teğmen İzzet Akarsu, ‘Kişiler gelip geçicidir, baki kalacak olan ise Atatürkçülüktür’ diyen teğmen Deniz Demirtaş ve daha nicelerini ve ihraç ettiğiniz üç değerli komutanımızı, kendi hezeyanlarınız, saplantılarınız ve paranoyalarınız uğruna o şerefli meslekten ihraç etseniz de bu ülkenin ruhundan ve yüreğinden koparıp atamazsınız. Bizler, Türk istikbalinin evlatları olarak Türk Devleti demeye, Türk milleti demeye devam edeceğiz. Mustafa Kemal’in emanet ettiği Cumhuriyet’in neferi kalmaya da sonsuza kadar devam edeceğiz. Bunu herkes bilsin. Kimse de bu kahraman evlatlarımıza bir şey bahşetmesin."
"Benim kursağımdan geçen helal lokmanın adıdır teğmenlik"
Dervişoğlu'nun bu sözlerini partililer ayağa kalkıp alkışlayarak dinledi. Dervişoğlu ise gözleri dolarak, "Bir hikayem var benim bu konuyla ilgili ama duygulanırım anlatamam" dedi. Salondakilerin "Anlat Başkan" diye seslenmesi üzerine Dervişoğlu, zaman zaman duygulanarak, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bunlar teğmenliği bir rütbe zannediyorlar. Sıradan bir rütbe... Oysa teğmenlik çok fazla şeydir. Ben bir asker aileden geliyorum. Benim dedem taka reisliği yapan bir adamdı. Rahmetli amcam ortaokul çağlarındayken askeri mektebe gitti. Kuleli Askeri Lisesini, Harp Okulunu bitiriyor. 1944 yılında teğmen olarak orduya atanıyor. Birliğine gitmeden önce de memleketine gidiyor, kardeşini okutmak için yanına alıyor. Bir teğmen maaşı... Ailemize giren o teğmen maaşından sonra ailemizde öyle bir farklılık oldu ki hayatımızda. Okumayan çocuklarımız okudu, yapılması icap eden iyi şeyleri yapmak artık ailemiz tarafından mümkün oldu. Rahmetli amcamın aldığı teğmen maaşı, rahmetli babamı hukuk fakültesinde okuttu. Benim kursağımdan geçen helal lokmanın adıdır teğmenlik.
"Bu kararlar 5'e 4 oyla alınmıştır, dolayısıyla telafisi mümkündür"
Buradan sesleniyorum, iktidardakilere sorumluluk sahibi olan herkese sesleniyorum. Bugün Milli Savunma Bakanlığı makamında oturan da aldığı ilk teğmen maaşında benim hissettiklerimi hissetmiştir. Eski Savunma Bakanı da böyledir. Burası istismar edilecek bir konu değil. Herkes bu ordudan ihraç edilmiş çocukların yerine kendi evlatlarını koysun. Bundan siyaseten istifade edelim mantığıyla bir siyasi figüre, argümana dönüştürmeye hiç kimse kalkışmasın. Bu çocuklar bugünün kahramanları olduğu gibi yarınların da kahramanları olma güç ve iradesi sergiliyorlar.
Bu alınmış kararlar, 5’e 4 alınmıştır, dolayısıyla telafisi mümkündür. Bu kararlar idari yargının denetimindedir. Herkes elini vicdanına koymak mecburiyetindedir. Herkes elini yüreğinin üstüne koymalı ve bu çocukları kendi evlatları gibi kucaklamalıdır. O sebeple sesleniyorum, şerefli Türk ordusunun bütün mensuplarına sesleniyorum, bunun istismarına vesile olacak davranışlardan azami ölçüde uzak duralım. Nasıl diyorlardı 'Berlin'de hakimler var.' İdari mahkemelerde de hakimler var demek suretiyle bu çocukların geleceğinin karartılmasının önüne millet olarak geçelim."
"Bir cehennem biçiyorlar Türk milletine"
İmralı ile ilgili yeni sürece de değinen Dervişoğlu, şunları söyledi:
"Bu hafta grup konuşma programları belli olduğunda dedim ki kendi kendime, 'Terörist başının muteber alınarak konuşulmadığı bir hafta yaşayacağız.' Tabii sonra hatırladım ki biri yoksa diğer olacak. Cumhuriyet düşmanlığında ortaklar, Türk Milletine düşmanlıkta ortaklar, terörist sevicilikte ortaklar, bunların hepsi bir araya gelmişler. Bir cehennem biçiyorlar Türk milletine. Cumhuriyeti yıkarak, bizleri bu coğrafyada korumasız bırakmak, orduyu bozarak bizi ordusuz bırakmak istiyorlar. Evet bu bir cehennemdir. Tesadüf değildir ki Meclisteki Öcalangillerden bir vekil, terörist başının akrabası ve sözcüsü olarak İmralı’nın şu notunu iletti herkese: ‘Bu mesele çözülürse yaşam kapısı herkese açılır, bu mesele çözülmezse Türkiye Anadolu'ya çekilir ve cehennemini yaşar.’ Dediği lafa bakar mısınız?
Dün ise Öcalangillerden bir genel başkan, ‘Sayın Bahçeli Yürütme’nin başı değil Yürütme’nin başındaki Erdoğan'a büyük adım düşüyor. Artık top Erdoğan'da' demiştir. Evet röportaj ve beyanat aynen bu şekildedir.
"Peygamber mucizesi bekleyen havariler gibi bebek katilinin açıklamasını bekleyenler..."
Şimdi ben buradan, akıllarını ve izanlarını yitirmiş, ihanet planlarını canhıraş uygulayan, adeta zamanla yarışırcasına çırpınan bu derbederlere ve onların en başındaki AKP Genel Başkanına soruyorum: Sizi, Teröristbaşı Öcalan’ı kurtarıcı görecek hale getiren acaba hangi olaylara karıştınız? 22 yıldır yaptırmadığınız, yaptıramadığınız ve şimdi yapılırsa asrın mucizesi diye sattığınız meselenin aslı astarı nedir, ne değildir? Kimin elinde esirsiniz? Başınıza gelen şey nedir? Çıkın bu mevzuyu bize bir anlatın. Anlatın ve eğer bu kasıtlı bir ihanet değil de içine düştüğünüz bir bataksa ve siz bu bataktan çıkmak pahasına Türkiye’yi oraya atıyorsanız bunu bize itiraf edin. Gelin Türk milleti olarak sizi de kurtaralım. Düşmana değil, Cumhuriyet’in Türk evlatlarına teslim olun. Savaş kaybettiniz de yenilgi anlaşması mı imzaladınız? Bir küresel çetenin elindesiniz de Türkiye bunun fidyesi midir? Teşkilatlarınıza bile anlatamadığınız, size en divane biçimde aşk ile bağlı, eli çubuklu kast ajans gazetecilerinin bile kem küm ettiği gerçek şey nedir? Doğrudur, cehennemler kudurmuştur, zebaniler kudurmuştur. Tüm şeytanlar, Türk vatanının üzerinde şeytan ittifakı halindedir.
Peygamber mucizesi bekleyen havariler gibi bebek katilinin açıklamasını bekleyenler, o teröristin Meclis'e gelmesini dört gözle bekleyip davet çıkaranlar, Türkiye’yi sevk ve idare ettiğini zannedenlere söylüyorum, biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yöneten hiç kimseyi hiçbir Batılı emperyalist gücün önünde diz çöktürmeyiz.
Gazi Meclis lafını da hiç ağızlarından düşürmüyorlar. Evet bu Meclis Gazi Meclis’tir ama sadece gazi değildir. Onun büyüklüğü her yönde kendini gösterir. Bu Meclisin üyeleri, İttihat Terakki'den kalma bir binada, odun sobasının ısısında, gaz lambasının ışığında, üstelik de aylarca maaş almadan çalışmıştır. Bütçe imkanları el verip de maaş aldıklarında bunun bir kısmını bütçe açığının kapatılması için yine devlete geri vermişlerdir. 1920 Kasım'ında çıkarttıkları Men-i İsraf Kanunu doğrultusunda gün ışığından daha fazla faydalanarak gaz yağından ve odun sobasından tasarruf için öğle saatlerinde çalışma kararı alan bir Meclis'tir, bu Meclis. 23 yıldır iktidarda bulunan saltanat, bu Meclisin alicenaplığını, büyüklüğünü sen anlayamazsın. Ama buradan hatırlatıyorum, TBMM hem kurucu Meclis'tir hem Gazi Meclis'tir hem de kahraman Meclis'tir.
Vatanın evlatlarının okullara aç gitmesini de emeklilerimizin zoraki bir hayat sürmesini de çalışan emekçisinin hergün daha fazla fakirleşmesini de önemsemez, anlamaz, umursamaz bunlar. Çünkü onlar itibardan tasarruf etmenin zinhar olamayacağına inandıklarından, israfın önlenmesine dair kanun çıkartmış bu aziz Meclis’in ruhunu anlayamaz, o ruhtaki sırrı asla keşfedemez. Gördüğünüz gibi anlayamadılar da…
Bu Meclis, Eskişehir-Kütahya yenilgisi ile Yunan Ordusu Polatlı'ya dayanmışken milletvekillerinin çoğu cepheye çarpışmaya gitmiş bir Meclis’tir. Milleti telaşa atmamak, milletin moralini yüksek tutmak için, Ankara'nın işgal riskine karşı ne Ankara’yı ve ne de Meclis’i terk etmeme kararı almış bir Meclis’tir. Bu Meclis, var olan bir devletin değil, varlığı ile devlet kurmuş bir Meclis'tir. Bunu da anlayamazlar, anlamadılar da.. Bunlar için Meclis, Sarayın emirlerine göre parmak indirip kaldırılan bir yer olmaktan öte bir anlam ifade etmedi bunlar için. Bunlar için milli İrade ve onun tecelligahı olan Meclis, aşılması gereken bir engel olarak görülmektedir. İşte b yüzden bu garabet sistem icat edilmiştir. O icatlarını hayata geçirdikleri günden beridir de her şeyi tepetaklak etmişlerdir. Öyle bir yere evrildiler ki, artık onların zaviyesinde gördükleri hayalin ifadesi şudur: Parti, Erdoğan’dır, tıpkı Türkiye’nin Erdoğan olması gibi, Erdoğan aynı zamanda Türkiye’dir. Ve onlar için her şey AK Parti Genel Başkanı'ndan alacakları cülus kadardır.
İşte milli İradenin mekanı olan bu Gazi Meclis’ten bir kere daha haykırıyorum, tek adam rejiminize de soygunlarınıza talanlarınıza da vatan toprağını kupon arazi sanıp peşkeş çekmenize de Düyun-u Umumiyeye biat edip milleti fakirleştirmenize de egemenliğimize, istiklalimize ve istikbalimize kast etmenize de, sonuna kadar direneceğiz. Biz varız, işte buradayız, Türk milletinin yıkılmaz son kalesiyiz. Bir milim geri adım atmayacağız. Başkaları gibi savrulup yalpalamayacağız. Büyük Türk Milletinin canı pahasına kurduğu bu büyük Cumhuriyet'i Milli Mücadele Meclisinin ruhu ile savunmaya sonuna kadar devam edeceğiz. Sonunda biz kazanacağız."