10127,71%0,50
35,78% -0,05
37,24% -0,09
3195,80% 0,81
5100,17% 0,63
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Hukukun dışında oluşturulan ayrıcalıklı alanda siyaset yapmak, gazetecilik yapmak bu alanda istedikleri gibi at oynatmak istiyorlar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlenen adli yargı hakim ve cumhuriyet savcıları ile idari yargı hakimleri kura törenine katıldı. Erdoğan, törende yaptığı konuşmada şunları söyledi:
''Adaleti diğer her şeyden üstün gören, onu devletin temeline yerleştiren bir geleneğin bugünkü temsilcisiyiz. Birileri bu ifadelerimizi hamaset olarak algılayabilir, birileri bunlara dudak bükerek, küçümseyerek bakabilir. Ama bu asırlar boyu süzülüp bizlere ulaşan muhteşem ve muazzam bir birikimden bahsettiğimiz gerçeğini değiştirmez. Elleri ile gözlerini kapatan sadece kendini karanlığa mahkum eder.
Unutmayın, adalet kapısına varıp da hakkını alamayan, boynu bükük, gözlü yaşlı, kalbi kırık ayrılan her bir vatandaşımızın vebali hem bu dünyada hem de ahirette Allah muhafaza hepimizin üzerindedir. Şunu bir kez daha altını çizerek söylemek arzusundayım. Bir dönem tek parti faşizminin 27 Mayıs’tan itibaren darbeci zihniyetin bu vesayet odaklarının etkisinde kalan yargı eski Türkiye’nin yargısıdır. Huzuruna gelen vatandaşa tepeden bakan, adalet yerine çözümsüzlük dağıtan yargı eski Türkiye’nin yargısıdır. 28 Şubat’ta olduğu gibi darbecilere alkış tutan, belli kesimlere imtiyaz tanıyan, ideolojik kamplara ayrılmış yargı eski Türkiye’nin yargısıdır. Biz de yarım asrı bulan millete hizmet yolculuğumuzda bu yargı anlayışıyla hem de defalarca yüzleştik. Okuduğumuz bir şiirden ötürü hapse atılmamızdan partimizin kapatma davasına kadar pek çok bu zihniyetin gadrine uğradık. Demokrasimize asla yakışmayan bu gelenek, anlayış ve alışkanlıklar artık eskide kalmıştır. Bir daha o günlere Allah’ın izniyle geri dönüş olmayacaktır.
''İnsanların mahremine girmekten çekinmiyorlar''
Bugün yargı süreçlerine müdahale etmeye çalışan malum çevreler, eski Türkiye’nin hayalini kurmakta, eski Türkiye’nin kendilerine sağladığı imtiyazları korumaya çalışmaktadır. Hukukun dışında oluşturulan ayrıcalıklı alanda siyaset yapmak, gazetecilik yapmak bu alanda istedikleri gibi at oynatmak istiyorlar. En temel hukuk kaidelerini ihlal etmeyi kendilerine hak görüyorlar. İnsanların mahremine girmekten, kişisel haklarını gasp etmekten, malına, mülküne, onuruna el uzatmaktan çekinmiyorlar. Hukukun üstünlüğü ilkesinin kendilerini bağlamadığını düşünüyorlar. Kimi zaman konumları kimi zaman meslekleri kimi zaman da ekonomik statüleri itibarıyla Anayasa ve yasaları çiğneyebileceklerini zannediyorlar. Ama yargının kapsamı alanı dışında olmadıkları gerçeğiyle günden güne daha fazla yüzleşiyor, bunu kabul etmek zorunda kalıyorlar. ‘Ben istediğimi yapar, istediğimi tehdit ederim, kimse bana dokunamaz’ hoyratlığı hakikatin sert duvarına eninde sonunda çarpacaktır.
''Türkiye’de kimse layüsel değildir''
Her fırsatta vurguladığımız üzere Türkiye’de unutmayın kimse layüsel değildir. Kimse kendisini hukukun üstünde, erişim alanı dışında göremez. Hukuk başka bir şey, kanun başka bir şey. Biz hukuku kanunun üstünde gören bir milletiz. Olaya buradan bakacağız. Kanunun insanoğlu istediği gibi yazar, çizer, yapar. Ama hukuk öyle değil. Hukuk hakkı haklı olana teslim etmektir. Daha önce de farklı vesilelerle ifade ettim, nezaket kuralları içinde kalmak şartıyla yargının tasarruflarını tenkit edebilirsiniz. Verilen her kararı haklı bulmak, isabetli bulmak, kayıtsız şartsız doğru kabul etmek zorunda da değilsiniz. İtirazlarınızı yine kanuni yollardan yapar eleştirilerinizi yine üslubunca dile getirirsiniz. Geçmişte mahkemelerin ve yüksek yargı organlarımızın bazı kararlarını biz de eleştirdik. Doğru bulmadığımız yönlerini kamuoyumuzla açıkça paylaştık. Hatta şahsımıza ve partimize yönelik aleni hukuksuzluklar karşısında bile mücadelemizi yine hukuk zemininde verdik. Yargıya parmak sallama, yargıyı itibarsız hale getirme, görevini yapan hukuk insanlarını tehdit etme yoluna asla gitmedik. Bugün de aynı tavrımızı muhafaza ediyoruz. Hepimiz yargının görevini layıkıyla, hakkaniyetle uygun şekilde yerine getirebilmesi için gereken desteği vermekle mükellefiz.
Yargıya intikal etmiş süreçlerin siyasi malzeme haline getirilmesi, hakim ve savcılarımızın baskı altına alınması, bilhassa ailesi ve çocukları üzerinden hedefe konulması sorumsuzluğun daniskasıdır. Türk yargısı sadece ve sadece Türk milleti adına karar verir. Türk milleti adına karar verenlere ise kimse ayar veremez. Türk yargısı 15 Temmuz gecesi korku duvarlarını yıkıp atmıştır. Dolayısıyla herkesin, özellikle de siyasi figürlerin özenli, sorumlu ve dikkatli bir dil kullanması gerektiği kanaatindeyim.''