9311,88%-2,19
38,85% -0,32
44,87% -0,99
4344,50% 1,44
6989,75% 1,74
İsrail-İran gerilimi tırmanırken Türk dünyasında millî birlik fikri yeniden tartışılıyor
Ortadoğu bir kez daha savaşın eşiğinde. İran ile İsrail arasında artan gerilim, sadece bu iki ülkeyi değil tüm bölgeyi etkileyen geniş kapsamlı sonuçlar doğuruyor. Bu gelişmelerin gölgesinde, Türk dünyasında uzun yıllardır var olan birlik ve kimlik arayışı, yeniden ön plana çıkıyor. Bu bağlamda “Türkçülük” kavramı, hem tarihsel hem de güncel yönleriyle tekrar gündeme taşınıyor.
Tarihi derinlikten günümüze Türkçülük
Türkçülük, Türk milletinin dil, kültür, tarih ve ülkü birliği etrafında birleşmesini savunan bir fikir akımı olarak 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Osmanlı İmparatorluğu’nun çözülme süreciyle birlikte, dönemin aydınları arasında yeni bir kimlik arayışı doğmuştu. Bu arayışın sonucunda şekillenen Türkçülük, özellikle Ziya Gökalp ve İsmail Gaspıralı gibi fikir adamları tarafından sistematik bir düşünce yapısına kavuşturuldu.
Gökalp, Türkçülüğü “dili bir, dini bir, tarihi bir olan kardeş milletlerin birleşmesi” olarak tanımlarken, Gaspıralı ise “Dilde, fikirde, işte birlik” ilkesiyle Türk dünyasında ortak bir bilinç oluşturmayı amaçladı.
Cumhuriyet dönemi ve Ulus-Devlet inşası
Türkçülük, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecinde de etkili oldu. Atatürk dönemiyle birlikte ulus-devlet inşasında önemli bir referans haline gelen bu anlayış, “Ne mutlu Türküm diyene” sözüyle toplumsal bir aidiyet duygusunun temelini oluşturdu. Ancak zamanla, etnik aidiyet yerine daha kapsayıcı bir vatandaşlık temelinde milliyetçilik anlayışı ön plana çıktı.
Bugünkü jeopolitik konjonktürde Türkçülük
İsrail ile İran arasında artan çatışma olasılığı, başta Orta Doğu olmak üzere Türk dünyasını da etkileyebilecek gelişmeleri beraberinde getiriyor. Bu çalkantılı ortamda, Türk halklarının birlik içinde hareket etmesi gerektiği yönündeki düşünceler daha çok gündeme geliyor. Güvenlik uzmanlarına göre, Türkçülük bu noktada yalnızca bir kültürel kimlik değil, aynı zamanda stratejik bir refleks olarak da yeniden değerlendiriliyor.
Orta Asya’dan Anadolu’ya, Kafkasya’dan Balkanlar’a uzanan geniş Türk coğrafyasında ortak hareket etme iradesi, bölgesel krizler karşısında dayanışmanın da kapısını aralıyor.
Sadece kimlik değil, strateji de olabilir
Bugün Türkçülük, siyasi ve toplumsal yelpazenin farklı kesimlerinde çeşitli yorumlarla varlığını sürdürüyor. Kimileri için kültürel bir köprü, kimileri için ise dış politikada milli duruşu güçlendiren bir çerçeve. İsrail-İran hattında yaşanacak olası bir çatışma senaryosu, bu fikirlerin daha görünür ve etkili hale gelmesine zemin hazırlıyor.
Sonuç: Türkçülük yalnızca geçmişin değil, geleceğin de konusu
Türkçülük, yalnızca tarihsel bir miras ya da duygusal bir bağlılık değil; aynı zamanda ortak bir geleceği şekillendirme iddiası da taşıyor. Bölgesel istikrarsızlıkların arttığı bu süreçte, Türk dünyasının siyasi, kültürel ve stratejik açıdan birlikte hareket etmesi gerekliliği daha çok vurgulanıyor. Bu yönüyle Türkçülük, bugün hem bir kimlik arayışı hem de bir varoluş stratejisi olarak yeniden masaya yatırılıyor.
Haber merkezi