10075,20%1,14
35,36% 0,13
36,47% 0,39
2999,46% -0,71
4874,55% 0,35
Boğaziçi Üniversitesi’ne “kayyum rektör” atanmasıyla başlayan protestoların 4’üncü yılında akademisyenler, öğrenciler ve mezunlar okul önünde bir araya geldi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Prof. Dr. Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasına karşı başlayan protestoların 4’üncü yılı... Bulu’nun yerine Prof. Dr. Naci İnci’nin rektör olarak atanması da tepkileri dindirmedi.
Akademisyenler, öğrenciler ve mezunlar üniversitede bir araya geldi. Öğretim üyeleri, rektörlüğe bir kez daha sırtlarını dönerek nöbetlerini sürdürdü.
''Rektör ve idarecilerin istifa etmelerini talep ettik''
Giriş kapısı önünde yapılan açıklamada akademisyenler adına hazırlanan ortak metni, sinema ve belgesel alanında dersler veren Can Candan okudu. Rektörlüğe karşı sırt dönme nöbetlerinin 990’ncı gününde olduklarını belirten Candan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Geride bıraktığımız 2024 yılı içerisinde Anayasa Mahkemesi önemli bir karara imza atarak 2018 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılan rektör atamalarının hukuka aykırı olduğunu tescil etti. Bu kararın ertesinde Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri olarak bizler de hukukun üstünlüğü ilkesinin, demokratik teamüllerin ve akademik ahlak kurallarının gereği olarak gayrimeşru konumları hukuken doğrulanmış rektör ve idarecilerin istifa etmelerini talep ettik. Halen takipçisi olduğumuz bu istifa talebinin ötesinde Türkiye üniversiteleri için beklentimiz ve nihai hedefimiz tüm üniversite yönetimlerinin demokratik süreçlerle, liyakat kıstaslarına uygun olarak belirlendiği, çağdaş ve evrensel kriterlere uygun bir yükseköğretim modeline geçilmesidir. Öngördüğümüz gelecekte üniversitelerin dışarıdan, tepeden inme alınan karar ve talimatlarla değil; kamu yararı gözetilerek şeffaf ve katılımcı süreçlerle yönetilen demokratik ve özgür kurumlar olarak yeniden yapılandırıldığını görmek istiyoruz. Bu hedefler doğrultusunda Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan müdahalenin 5’inci yılına girerken kurumumuzun geleceğine dair ilkesel taleplerimizi yineliyoruz.
''Üniversitenin siyaset aracı olarak kullanılmamasını istiyoruz''
Üniversite Senatomuzun 2012 yılında kabul ettiği, kurumsal özerkliği, akademik hak ve özgürlükleri önceleyen temel ilkelere bağlılığını açıkça beyan eden; üniversiteleri hiçbir görüş ya da eğilimin baskı altına alınmadığı, akademik, idari ve mali anlamda özerk, katılımcı ve hesap verebilir kurumlar olarak gören; üniversiteyi bir siyaset aracı olarak kullanmayan; kurumu siyasi hamileri adına değil, kamu yararı adına yöneten; üniversite yönetimini gerçek kurum bileşenlerinden kopuk, kendi siyasi gündemlerini uygulayan dar bir etki grubunun eline bırakmayan, ayrımcılık ve önyargıya yer vermeden tüm üniversite bileşenlerine adil ve eşitlikçi davranan; siyasi kadrolaşmaya geçit vermeyen; akademik ve idari istihdam politikalarını liyakat ve şeffaflık prensipleri üzerinden yürüten; atama ve yükseltme süreçlerini birimlerin talep ve ihtiyaçları çerçevesinde belirleyen; öğrencilerin, öğrenci yakınlarının ve akademisyenlerin katıldığı toplu mezuniyet törenlerini yapmaktan ve bu törenlere katılmaktan korkmayan; Akademik Genel Kurul gibi buluşmalarda çalışanlarıyla yüz yüze gelmekten, onların fikir ve eleştirilerini duymaktan çekinmeyen yeni ve meşru bir yönetim istiyoruz.
''Öğrencileri yurtsuz bırakmayan yönetim istiyoruz''
Üniversitenin kapısına kelepçe vurdurmayan, kampüslerini polis ve özel güvenlik güçleriyle doldurmayan; öğrencilerine, emekli öğretim üyelerine ve mezunlarına giriş yasağı uygulamayan, öğrencileri yurtsuz bırakmayan, onları sağlıksız ve emniyetsiz ortamlarda yaşamaya, ısıtmasız dersliklerde paltoyla ders yapmaya mecbur bırakmayan; öğrenci kulüp ve etkinlikleri üzerinde baskı kurmayan; tüm kurum bileşenleriyle uyumlu çalışarak üniversiteyi farklılıkların ve itirazların özgürce ifade edildiği, kapsayıcı ve çok sesli bir ortam olarak canlı tutan; kısacası kurumumuzun ilkelerini, özgürlükçü ve çok sesli yapısını ayakta tutacak, tüm Türkiye için özerk ve demokratik üniversite idealini savunacak yeni ve meşru bir yönetim istiyoruz. Önümüzdeki dönemde öngördüğümüz türde bir yönetimin gerçekleşebilmesi için somut önerilerimizi kamuoyuyla paylaşacağız. Türkiye’de yükseköğretimin yeniden yapılandırılmasına dair hazırladığımız, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne ve YÖK’e yolladığımız rapor ve tasarılar gibi yapıcı önerilerimizi tüm üniversite kamusuyla paylaşmaya, bu konularda akademik ve kamuya açık toplantılar düzenlemeye ve tüm liyakatsizleştirme girişimlerine rağmen yüksek standartta bilgi üretmeye ve aktarmaya devam edeceğiz.
''Her iş günü rektörlüğe sırtımızı dönüyoruz”
Bizler her iş günü her öğlen bu meydanda toplanıyor, rektörlüğe sırtımızı dönüyor, gayrimeşru yönetimin demokratik olmayan uygulamalarının hiçbirini kabul etmediğimizi, ilkelerimizden vazgeçmeyeceğimizi söylüyoruz. Kamuoyuna ilkelerimizin arkasında olduğumuzu, insan haklarına, bilimsel düşünceye saygılı, demokratik bir üniversite ortamı kurulana kadar bu direnişten vazgeçmeyeceğimizi yeniden ve ilk günkü kararlılığımızla duyurur, bu mücadeleyi öğrencilerimize, mezunlarımıza, tüm topluma olan borcumuz olarak gördüğümüzü yinelemek isteriz. Türkiye’de özgür, özerk, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz.”
''Kanun tanımazlığın bizi nereye getirdiğini görebiliyoruz''
Mezunlar adına konuşan gazeteci Sedef Kabaş da şunları söyledi:
''Üniversitemizi yönetemeyen bir anlayışın baskıcı, usulsüz ve hukuksuz uygulamalarıyla, bilinçli bir yıkım ve fetih girişimiyle geçen bu 4 yılda yaşananlara bakınca sadece Boğaziçi’nde değil; tüm ülkede, her alanda ve her kurumda karşılaştığımız yönetim krizinin, partizanlığın, liyakatsizliğin ve kanun tanımazlığın bizi toplum olarak nereye getirdiğini bugün çok daha net görebiliyoruz.
''Karanlığı kabul etmedik ve direnişimizden vazgeçmedik''
Geride bıraktığımız 4 yılda, seçilmiş yöneticileri, dekanları görevden alan, Senato’yu yandaş kadrolarla ele geçiren, bir gecede fakülte açan, ilgili birimlere danışmadan fakülte bölen, lağveden, araştırma merkezlerini kapatan, keyfi uygulamalarla kampüs hayatını baltalayan, mezunlar derneğine el koyan ve arazi talanına girişen hoyrat bir yönetime karşı mücadele verdik. Kendi öğrencilerini hapse attırmaktan çekinmeyen, eğitim ve barınma haklarını gaspeden, hocalarını ve mezunlarını kampüse sokmayan, mesnetsiz iddialarla haklarında soruşturma açan, çalışanlara gözdağı veren, idari ve akademik kadroları yandaşlarla doldurmak için kural tanımazlığı şiar edinen ve kampüs hayvanlarına bile acı çektiren bu gayrimeşru yönetimin neler yapabileceğine hep beraber şahit olduk ancak yılmadık. Haklı olmanın verdiği güçle daha güzel bir gelecek umudumuzu bir gün bile yitirmeden bize dayatılan bu karanlığı kabul etmedik ve direnişimizden vazgeçmedik. Tüm farklılıklarımıza rağmen bir amaç için bir arada durmayı öğrendiğimiz bu 4 yıl boyunca Boğaziçi bileşenleri olarak aldığımız sayısız ödülle, kayyum yönetimine karşı kazandığımız davalarla ve bizimle aynı ideali paylaşanların verdiği destekle hak ve adalet arayışımızı büyütmeyi, iyiyi ve doğruyu aramayı sürdürdük; hukuksuzluğa karşı sesimizi kamuoyuna duyurmayı başardık.
''Üniversitelerin yok edilmek istendiği ülkede güvenli gelecek olamaz''
Bugün Türkiye’nin en uzun soluklu direnişlerinden birinin parçası olmaktan gurur duyuyoruz. Unutmamalıyız ki, siyasi amaçlara hizmet eden keyfi ve hukuksuz uygulamaların ısrarla sürdürüldüğü, hukukun baskı ve yıldırma aracı olarak kullanıldığı, özerk ve özgür üniversitelerin yok edilmek istendiği bir ülkede hiç kimse için güvenli bir gelecek olamaz. Bizler, iyiyi ve doğruyu yok etmekten başka hedefi olmayanların elinde adeta rehin tutulan üniversitelerimizi özgürleştirmek için mücadelemizi sonuna kadar sürdürecek; vicdanını ve adaletini yitirmiş bu anlayışın yasalar önünde bir gün mutlaka hesap verebilmesi için elimizden gelen gayreti göstermeye devam edeceğiz. 2025’in Türkiye’de özgür, özerk ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite idealini hep birlikte gerçekleştirebileceğimiz, gençlerimize çok daha güzel bir gelecek hazırlayabileceğimiz bir yıl olması dileğiyle. Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.''