Antalya Büyükşehir Belediyesi’nce gerçekleştirilen 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde söyleşi dolu bir gün daha geride kaldı. Festivalin hemen hemen tüm gösterimlerinde tüm salonlar, seyircilerle birlikte film ekiplerini ağırladı.
Festivalde dün Ulusal Yarışma kapsamında Selim Evci imzalı “Savrulan Zaman” seyirci karşısına çıktı. AKM Aspendos salonundaki gösterimin ardından film ekibi, seyircilerin sorularını cevapladı. Söyleşiye; filmi yazan, yöneten ve başrolde oynayan Selim Evci ile oyuncular Özge Gürel, Beste Bereket, Nihan Okutucu, Arın Kuşaksızoğlu ve Billur Melis Koç katıldı. İlk soru, Selim Evci’ye, üstlendiği üç görev üzerinden geldi. Film çekerken bundan dolayı yaşadığı zorlukların sorulduğu Evci, “Sinemayı seviyorsanız her alanında bulunmak keyifli. Oyunculuk konusunda çok zorlandım ama keyifli oldu, reji tarafında çok zorladı. Ama bir deneyimdi, onu tatmak istedim” cevabını verdi. Festivalin konuklarından, Antalya Film Forum kapsamında bir ustalık dersi de veren oyuncu Mehmet Aslantuğ ise aynı soruyu “Rejinin enerjisinden bir parça da olsa çalıp sadece vizörden bakan biri olsaydı karakterden beklediği enerji bu mu olurdu yoksa diğer iki sorumluluk birazcık seni geri çekti mi?” diye sürdürdü. Evci ise “Çok kısa bu olurdu desem yetecek mi? Başka bir oyuncu olsa başka bir film de olabilirdi. Aslında başta Ahmet Rıfat Şungar’la görüşüyorduk. Sonra bana ‘sen oynasana’ dediler, bir bakıyım, dedim. İnsanın kendini beğenmesi de kolay oluyor” diye cevap verdi. Özge Gürel: Benim de biraz hayatımın karışık bir döneminde girdiğim bir setti. İyi hissettirdi. Biraz böyle yoluna sokmama manevi olarak yardımcı olduğu bir dönem vardı. Bir seyircinin, “Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz ve siz; başrol oynadığınız filmler, kadın erkek ilişkileri üzerine. Neden tam da bu konuda yönetmenler oyunculuk tarafına geçiyor?” sorusu üzerine ise Evci, “En zor soru! Belki yaralar, ilişkiler üzerinde tedavi yöntemi gibi olabilir. Belki onlara bir merhem sürme isteğiyle karşımıza çıkıyor” cevabını verdi.
Oyunculardan Nihan Okutucu, rolü hakkında “Esmer olunca Anadolu kadınları, biraz daha çile çeken kadınları oynadım kariyerim boyunca. O yüzden şu anda böyle Cihangirli oyuncu bir kadını oynamak inanılmaz keyif verdi” diye konuşurken Alper karakterini yorumlaması istendiğinde şunları söyledi: “Alper gibiler var. Hepimizin hayatına girdi Alper’ler. Atsan atılmaz satsan satılmaz bir profil ama onu da hayatımızda tutmaya çalışarak demek ki bizim de beslendiğimiz bir taraf var diye kendime de dönüp, kendimi de tanımama alan açan bir karakter bence Alper -ya da Alper gibiler- diyebilirim” Oyuncu Beste Bereket ise “Tek bir cümle seçebilecek olsaydım herhalde; mutluluğun bir seçim ya da bir kabulleniş olduğunu söylediğim bir yer vardı filmde. Bence bu film ve hepimizin hayatları özelinde kabullenmek ve bir şekilde bazı şeyleri görmezden gelmek gerekiyor galiba ilişkilerin yürüyebilmesi için. Çünkü yaptığımız şey, bir şekilde, tutunmak. Birbirimize tutunmak, ilişkimize tutunmak, alan açmak”
“Burjuvalar yaşam enerjimizi de çalıyor”
Ulusal Uzun Metraj Özel Gösterim kapsamında AKM Aspendos salonunda seyirci karşısına çıkan “Evcilik” filminin ekibi, gösterim sonrası seyircilerin sorularını cevapladı. Söyleşiye senarist- yönetmen Ümit Ünal, ortak yapımcı ve oyuncu Nejat İşler ve oyuncular Deniz Işın ile Selen Uçer katıldı.
Projenin ortaya çıkışını Ünal, şu sözlerle anlattı: “Bir yıl kadar önce, ben Glasgow’da yaşıyordum, Nejat oraya gelmişti. Bana yapımcılık yapmak istediğini, bağımsız projeler üretmek istediğini anlattı ve ufak bütçeli bir proje var mı, diye sordu. Ben de Evcilik’i anlattım. Tamam çekiyoruz, dedi. Yaklaşık 10 senedir bekleyen bir senaryoydu, Nejat olmasa muhtemelen bu film de olmazdı. Yapımcılığa geçmesini “Kötü komşu ev sahibi yapar” diye özetleyen Nejat İşler ise süreci şöyle anlattı: “Risk almadan aynı hikayeleri anlatan insanlardan sıkıldım oyuncu olarak. Ben bir rol beğenmişsem riske girmek istiyorum. Paramı alayım işime bakayım değil ortak olayım, zarar edersem de tamam. Burada sevdiğim hikâye şuydu; kağıt üstünde her şeye sahip olduğunu sanan burjuvalar geliyor ve kağıt üstünde hiçbir şeyi olmayan bir çiftin, sadece yaşam sevinci olan bir çiftin, yaşama sevincini bile çalıyorlar! Yani burjuvalar her şeyi çalabileceklerini sanıyor”
“Matematikle duyguyu dengelemeye çalıştık”
Günün Uluslararası Yarışma filmlerinden “Maryam” da AKM Aspendos salonundaki gösterimden sonra soru cevap bölümünde seyirciyle buluşan filmler arasındaydı. Söyleşiye, senarist- yönetmen Elçin Musaoğlu, yapımcı Suat Köçer ve görüntü yönetmeni Orhan Abbasov katıldı. Hikayeyi, İranlı yönetmen bir dostundan esinle kaleme aldığını söyleyen Musaoğlu, Suat Köçer’in de yapımcı olarak katılmasıyla projeyi hayata geçirebildiklerini söyledi. Köçer’se “Hikaye çok hakikatli bir mesele üzerine kurulmuş; aslında bir baba kız hikayesi ama aynı zamanda bir geri dönüş hikayesi, bir anlamda kendini adama hikayesi. Ve Orhan’ın da harika görüntü yönetmenliği eşliğinde ortaya iyi bir iş çıktığına inanıyorum” diye konuştu. Filmin 4:3 formatında çekilme sebebi sorulduğunda Abbasov, şu cevabı verdi: “Aslında mantıken verilmiş bir karar değil. Senaryoyu okudukça ve Elçin hocayla tartıştıkça hep içimde klostrofobik bir sıkılmışlık hissi vardı ve 4:3’ün bu duyguyu ve ambiyansı çok daha iyi taşıyacağını düşündüm. Bir yandan da her seçimin fazla matematiksel olacağı korkusu da vardı. Ama bu filmde bu riskin çok fazla olmayacağını düşündüm. Çünkü Elçin hocanın çok kendine özgü ve farklı bir yönetmenlik yaklaşımı var”
Amatör oyuncularla, Karadeniz’de bir Rus öyküsü uyarlaması
Miraç Atabey’in yönettiği “Zamanımızın Bir Kahramanı” da Ulusal Özel Gösterim programında AKM Aspendos salonundaki gösteriminin ardından seyircilerle buluştu. Film sonrası söyleşiye, yönetmen Miraç Atabey, yardımcı yönetmen Emre Halisdemir, uygulayıcı yapımcı Gökhan Barış ve oyuncu Emrah Gülşen katıldı. Filmdeki oyuncularının hepsinin amatör olduğunu dile getiren Gökhan Barış, “Çok heyecanlanmıştım ama muhteşem bir şey çıktı” dedi. Rus yazar Lermontov’un öyküsünden ilhamla çekilen film için yönetmen Miraç Atabey şu açıklamada bulundu: “Ben onun önsözünden çok etkilenmiştim. ‘Ben çağımızın bütün kötü özelliklerini bir kahramanda toplayacağım ve siz buna inanacaksınız. Çünkü bütün o romantik karakterlere inandınız buna da inanın’ diye, çok kendinden emin, manifesto gibi önsözü var. Sinema görsel ve işitsel bir dil ama dışarıdan sürekli etki geliyor. Filmin ismi de, sinopsisi de bir etki, altyazı da katalogda yazanlar da bir etki. Yönetmen olarak bunları da yönetmek zorundasınız”
Toksik erkeklerle empati kurulmaz!
Özel Gösterim kapsamında seyirciyle buluşan bir diğer film de “Turbo” oldu. AKM Perge salonundaki gösterimin ardından filmin yönetmeni ve ortak senaristi Cem Özüduru, senaristi Ozan Ağaç, görüntü yönetmeni Ender Ercan ve oyuncularından Umutcan Çetinkaya seyirci karşısına çıktı.
“Toksik adamların bir gecesinde gerçekten ne kadar çıplak, ne kadar güvensiz ne kadar korkunç olduklarını ama bizden daha fazla kendilerini korkuttuklarını, içlerindeki hastalığı ne kadar derinlemesine görebiliriz derken ortaya çıktı hikaye” diyen Özuduru’ya Ağaç, şöyle eşlik etti: “Kendi yarattıkları cehennemde kendilerine zarar verdikleri dünyanı bile isteye kurduk çünkü bizim çok rahatsız olduğumuz ve üzerine bir şeyler söylemek istediğimiz bir durumdu. Kuvvetli kadın karakterler ve özellikle kadınların tiradı, bizim için çok önemli. Toksik erkeklerden birini canlandıran Umutcan Çetinkaya ise “Zorlu bir set süreciydi” derken oyuncu olarak bu tiplerle empati kurmanın zorluğuna dikkat çekti. Yönetmen de aynı konuyu şu sözlerle açıkladı: “Yazmaya başladığımız andan itibaren ilk söylediğimiz şey; bunlar kesinlikle empati kurulması gereken karakterler değil! Onlarla empati kurmak bana sanki ılımlı bir şey çağrıştırıyor yani ‘ha aslında böyle böyle çocuklarmış’ gibi. Empati kurmak diyemem ama bazı noktalarda karakterin sadece sonucu gördüğümüzde onun nereden kaynaklandığını anlamak, tümörün nereden kaynaklandığını anlıyor gibi olmak gibi geliyor bana”
“Aşk duyuyorsanız belgesel yapın”
Ulusal Belgesel Yarışması’ndaki “Kadranı Olmayan Saat” ekibi, AKM Perge salonundaki gösterimden sonra seyircilerin sorularını cevapladı. Söyleşiye; yönetmen Fatma Karakuş Kaçmaz ve görüntü yönetmeni Serkan Kaçmaz katıldı. Belgesel çekmek isteyenlere tavsiyeleri sorulan Serkan Kaçmaz, “Israrla belgesel yapmak istiyorsanız, son kararınız buysa öncelikle bol bol belgesel-kurmaca film izlemeniz gerekiyor. İlgi duyduğunuz herhangi alan varsa bununla ilgili küçük bir film yaparak başlayabilirsiniz. Çok zor bir süreç, destek görmeyeceksiniz. Bu sadece bir aşk işi, belgesel yapmak istiyorsanız aşksa devam edin. Onun ötesinde 2 yıl boyunca, belki çok zorluklar geçirerek bir film çıkaracağınızı bilin” diye konuştu. Bunun pratikteki yansımasını ise “Tamamen gerilla çekim yaptık. Kamera elde, hiç kalabalık yapmadan sadece mikronunuzu kameranızı alıyorsunuz ve bunu zamana yayıyorsunuz mecburen. Normalde 2 yıl sürmeyebilirdi ama hiçbir destek olmadığı için her şeyi kendimiz halletmek zorundaydık ve zamana yaydık” diye açıkladı.
Aynı bölümde yer alan “Fatoş” filmi ekibi de yine AKM Perge salonundaki gösterimin ardından seyircilerin karşısındaydı. Zihinsel engelli Fatoş’un sevgi ihtiyacını resmeden belgeselin yönetmeni İlcan Edgar Özuluca, hassasiyet gerektiren çekim sürecini şu sözlerle anlattı: “Lütfiye hanımın çok emeği var. Çünkü Fatoş'u doğal çekmemiz gerekiyordu. İki, iki buçuk yıllık bir süreçti. Fatoş çok minimal çizdi o doğallığı, bizim de minimal bir ekip olmamız gerekiyordu” Yapımcı Lütfiye Özuluca ise şöyle konuştu: “Fatoş’un bana olan sevgisi çok fazla. Anne sevgisini tanımadığı için, bebekliğinden beri yuvalarda büyüdüğü için anne sevgisine muhtaç bir çocuk. Çekerken Fatoş'a söylediğim şuydu; İlcan abinin ödevini yapacağız. Bana olan sevgisinden dolayı İlcan abisini de çok seviyor ve İlcan abisi ödevini mükemmel yapsın diye kendi elinden geleni yaptı. Ama asla şunu yap, bunu yap, demedik; tamamen spontane”