10819,83%0,86
36,67% 0,19
39,94% 0,37
3539,97% 0,63
5676,49% 1,36
İstanbul 16. ve 18. İdari Mahkemeleri, Çin’in zulmünden kaçan iki Uygur Türkünün Pekin hükümetine iadesine karar verdi.
Karar'dan Feyza Nur Çalıkoğlu'nun haberine göre, Sınır dışı hükmü “Zulme maruz kalacakları konusunda somut maddi delil yok” gerekçesine dayandırıldı. Emsal oluşturması bakımından önem taşıyan kararın uluslararası sözleşmelere ve Türkiye’nin taahhütlerine aykırı olduğu belirtiliyor.
İstanbul 16. ve 18. İdari Mahkemeleri’nin Çin zulmünden kaçarak ülkemize sığınan iki Uygur Türkü hakkında verdiği karar gündem oldu. Mahkeme, daha önce üçüncü ülkeler üzerinden yapılan sınır dışı uygulamasının dışına çıkarak ilk kez mağdurların doğrudan işgalci Çin’e iade edilmesini istedi. Gerekçe olarak “Ülkelerine iadesi halinde zulme maruz kalacakları, hayati tehlikelerinin olacağına dair ciddi, somut maddi delil olmadığı” gösterildi.
İki Uygur Türkü vatandaş Anayeti ve Abuduwaili’nin avukatları deport kararının temyiz yolunun da kapalı olduğunu bildirdi.
Mahemuti Anayeti ve Aierken Abuduwaili, Doğu Türkistan’daki soykırımcı Çin'in zulmünden kaçarak çeşitli tarihlerde Türkiye'ye sığındı.
İstanbul 16. ve 18. İdari Mahkemeleri, bir süredir geri gönderme merkezinde tutulan iki ismin ülkelerine sınır dışı edilmelerine hükmetti.
Gerekçe olarak ise “İade halinde zulme maruz kalacakları konusunda ciddi, somut maddi gerçekler yok” denildi. KARAR’a konuşan Anayeti ve Abuduwaili’nin avukatları Abdullah Tıkıç “Uygur Türklerinin menşe ülkelerine iade edilmelerinin onaylanması, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, BM Medeni ve Siyasi Hakları Sözleşmesi, İşkenceyi Önleme BM Sözleşmesi ile Cenevre Sözleşmesi’nin ihlalidir” dedi.
Daha önce üçüncü ülkelere gönderilen bazı Uygurların, o ülkeler tarafından Çin makamlarına teslim edildiği ileri sürülmüştü. Alınan karar, bu defa Doğu Türkistanlı iki kişinin doğrudan Pekin hükümetine iade edilmesini öngörüyor. İdari Mahkemeleri tarafından verilen sınır dışı kararlarının kesin olduğunu ve hiçbir kanun yolu başvuru hakkının olmadığını vurgulayan Tıkıç “Sınır dışı uygulamalarını durdurmanın tek yolu Anayasa Mahkemesi tarafından tedbir kararı verilmesi” ifadesini kullandı.
Yapılan itirazda; 6458 sayılı Kanun’un geri gönderme yasağıyla ilgili 4. maddesi ile sınır dışı etme kararı alınmayacaklarla ilgili 55. maddesinde menşe ülkeden söz edilmeden sınır dışı kararı verilemeyeceğine dikkat çekildi.
Kanunda “Hiç kimse; işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı ya da ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez. Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza-muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunan yabancı hakkında sınır dışı etme kararı alınamaz” deniyor.
Avukat Tıkıç, sonuca tedbir kararı verilebilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğunu belirtti.
Uygur Türklerine yönelik hak ihlalleri ile ilgilenen aktivist Burhan Kavuncu ise “Ülkemizde ilk defa böyle bir kararla karşılaşıyorum. Emniyet ve Göç İdaresi zaman zaman Uygurlara yönelik operasyonlar yapıyor ancak böyle bir karar Türkiye Cumhuriyeti’nde alınamaz. ‘Çin’de ölüm tehlikesi olduğuna dair yeterli delil ortaya konmamıştır’ ifadeleri kabul edilemez. Başta ABD, Kanada, Avustralya ve birçok Avrupa ülkesi, Çin’in soykırım yaptığına dair parlamentolarında karar aldı. Soykırım defalarca belgelerle kanıtlandı. Soykırım yapılması, herhangi bir suça veya kişiye bağlı olmaksızın sadece bir ırka mensup olmaktan dolayı insanların işkenceye uğraması, hapsedilmesi veya öldürülmesi anlamına geliyor” tepkisini gösterdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, Çin’in soykırımıyla ilgili imza attığı birçok belgenin olduğuna işaret eden Kavuncu, şöyle devam etti:
“TBMM, soykırım kararı almadı ancak Çin’in soykırım yaptığına dair yayınlanan bildirilere imza attı. Dolayısıyla bu durum, Ankara’nın resmi kararlarıyla, Dışişleri Bakanlığı’nın ‘soydaşlarımıza işkence yapılıyor’ açıklamalarıyla çelişiyor. İdari Mahkemesinin verdiği kararın nihai olması, istinaf ve temyiz yolunun kapalı olması da durumu daha kötü hale getiriyor. Çin’de soykırım olduğuna dair yayınlanan bildirilerde 50 civarında ülkenin imzası var. Türkiye, 2024 yılında bu bildirinin imzacılarından biri oldu. Tüm bunlara rağmen ‘Çin’de soykırım olmadığına dair somut deliller olmadığını’ söyleyen mahkemeye Adalet Bakanlığının soruşturma açması gerekir.”
Kaynak: KARAR