Tarih: 27.10.2025 07:43

'Casusluk' soruşturmasında İmamoğlu, Özkan ve Yanardağ için tutuklama kararı

Facebook Twitter Linked-in

CHP'nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazeteci Merdan Yanardağ ve Necati Özkan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında başlatılan "casusluk" soruşturması kapsamında, bugün Çağlayan Adliyesi'nde ifade verdi.

Saat 10.55'te Çağlayan'a getirilen İmamoğlu'nun ifadesi 16.10'da alınmaya başlandı ve yaklaşık 3 saat süren ifade 18.57'de tamamlandı.

İmamoğlu dahil beş kişinin ifade süreci yaklaşık 11 saat sürerken savcılık tutuklama talep etti.

TUTUKLAMA KARARI ÇIKTI

İmamoğlu, Yanardağ ve Özkan'ın savcılık ifadeleri saat 22.00 sıralarında tamamlandı.

Savcılık İmamoğlu, Yanardağ ve Özkan'ı, Türk Ceza Kanunu'nun 328/1. maddesiyle düzenlenen "siyasal casusluk" suçlamasıyla Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk ederken güncel soruşturma kapsamında etkin pişmanlıktan yararlanmak için ifade veren Hüseyin Gün, 4 Temmuz'da yine "casusluk" suçundun tutuklandığı için, Melih Geçek de başka bir suçtan tutuklu olduğundan cezaevine geri gönderildi.

 

Ardından 22:38'de Merdan Yanardağ'ın, 23:04'te Necati Özkan'ın, 00:11'de Ekrem İmamoğlu'nun hakimlik sorgusu başladı. Saat 02:00 sularında biten hakimlik sorgularının ardından her üç isim için de Türk Ceza Kanunu'nun 328/1. maddesiyle düzenlenen "siyasal casusluk" suçlamasıyla tutuklama kararı verildi. 

Böylece Ekrem İmamoğlu, iki ayrı suçlamadan tutuklu bulunuyor.  

SULH CEZA HAKİMLİĞİNİN YAZISI

Sulh ceza hakimliği karar yazısında, Ekrem İmamoğlu'nun elebaşı olduğu iddia edilen çıkar amaçlı suç örgütünün amacının Cumhurbaşkanlığı adaylığı için fon oluşturma amacıyla gerçekleşen yolsuzluk eylemlerinin yanında uluslararası desteği sağlamak için casusluk eylemlerini de gerçekleştirdikleri belirtildi.

Şüpheliler Özkan ve İmamoğlu'nun başta İBB'ye ait kurumsal hesaplar olmak üzere çok sayıda seçmenin sosyal medyasına ve iç yazışmalarına erişmek yöntemiyle 2019 seçimlerinde avantaj sağlamaya çalıştıkları kaydedilen yazıda, şüphelilerin askeri ve siyasal casusluk suçundan örgüt yöneticisi Gün ile birlikte hareket ettikleri, özellikle İmamoğlu'nun bilgisi ve talimatı ile Özkan'ın çok sayıda belediyeye ait veriyi Ostin isimli internet ortamına aktardığı ve şüpheli Gün vasıtasıyla yabancı istihbarat servislerinin de desteğini alarak önde olmak maksadıyla analiz ve raporlama işlemlerini gerçekleştirdikleri vurgulandı.

Yazıda, bu hususların etkin pişmanlık ifadesi veren Gün'ün beyanlarıyla da doğrulandığı, özellikle şüpheli Gün'ün raporlama sürecinde istihbarat servislerinden destek aldığı, dolayısıyla belirli bir hiyerarşi içerisinde iştirak halinde casusluk faaliyetlerinde bulunduklarının anlaşıldığı belirtildi.

Şüpheli Yanardağ'ın ise Gün'ün talimat ve yönlendirmeleriyle genel yayın yönetmeni olduğu, TELE1 kanalını araç olarak kullanmak suretiyle casusluk faaliyetlerinin basın ayağını oluşturduğu anlatılan yazıda, Gün'ün talimatlarıyla yapılan analiz ve raporlamalar neticesinde yaptığı yayınlar ile algı oluşturmaya çalıştığı ifade edildi.

Yazıda, Yanardağ'ın bu eylemleri karşılığında düzenli olarak elden maddi menfaat temin ettiği, bu hususun tanık beyanı ile doğrulandığı dikkate alındığında somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, tutuklama sebebinin var kabul edilebileceği, atılı suç için kanunda öngörülen ceza miktarı ile suçun konusu ve ağırlığı dikkate alındığında, adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı ve tutuklamanın ölçülü olacağı kanaatine varıldığı ve şüphelilerin ayrı ayrı tutuklanmalarına karar verildiği aktarıldı.

Hüseyin Gün'ün etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma talebiyle Ekrem İmamoğlu'nun elebaşı olduğu iddia edilen suç örgütü ve casusluk bağlantıları hakkında emniyette ve savcılıkta ayrıntılı ifade verdiği öğrenilmişti.

Gün ve soruşturma kapsamında ifade veren Melih Geçek, başka suçtan tutuklu olmalarından dolayı bulundukları cezaevine gönderilmişti.

YANARDAĞ'IN İFADESİ ORTAYA ÇIKTI

Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, savcılıkta verdiği ifadesinde, Hüseyin Gün'ün etkin pişmanlıktan yararlanarak verdiği beyanları reddederek, şunları söyledi:

"Bana sormuş olduğunuz Hüseyin Gün isimli şahsı ifademde bahsettiğim Seher Alaçam isimli şahsın yanında görmemle tanıdım. Kendisi ile Seher Alaçam'ın Yeniköy'deki evine ziyaret etmeye gittiğim zamanlarda görüşürdüm. Tahmini 5-7 kez bu şekilde görüşmüşümdür. Seher hanımın ölümü üzerine başsağlığı dilemek amacıyla yine Seher hanımın Yeniköy'deki evinde kendisini görmüştüm. Bu görüşmelerde kendisi ile siyasi gündeme dair konuşmalar yapıyorduk. Kendisi siyasi konulara herkes gibi ilgiliydi. Tanışmış olduğumuz dönem 2022- 2023 yılları olduğu için genellikle 2023 seçimleri ile alakalı konuşuyorduk. Görüşmelerimizde Hüseyin'in Seher hanımın manevi oğlu olduğunu bilmiyordum, öz oğlu olduğunu biliyordum. Hatta kendisini 'Hüseyin Gün Alaçam' olarak iki isimli olarak biliyordum. Bu yüzden Gün'ün soyadı olduğunu mevcut soruşturma kapsamındaki ifademde bana söylenilmesi üzerine öğrendim. Ne Seher hanım ne de Hüseyin bundan bahsetmemişti. Ben de hiç sormamıştım. Hüseyin ve Seher hanım aynı evde yaşamaktaydı. Benim görüşmelerimde Hüseyin Seher hanıma 'momy' şeklinde hitap ederdi. Öz annesi olduğunu düşünmem çok normaldi. Daha önce de ifademde söylediğim gibi Seher hanım hayatta iken TELE1 kanalına kurumsal olarak yardım amacıyla elden maddi yardımda bulunduğu doğrudur. Bu yardımlarda küçük miktardadır. Bu yardımlar muhasebeleştirilip kayıtlara geçer. Anormal bir durum yoktur. Seher hanımın oğlu Ümit'i ise bir defa Seher hanımın ricası üzerine aradım. Seher hanım bana özel hayatıyla ilgili bir mesele için tavsiyede bulunmamı istedi. Bunun üzerine kendisini aradım. Bu tarihten sonra o da beni arada aradı. Bir defasında ise Seher hanımın baş sağlığı için Seher hanımın evine gittiğimde Hüseyin'in yanında gördüm. Bu görüşme yukarıda bahsettiğim baş sağlığı ziyareti sırasında olmuştur."

'HÜSEYİN GÜN'DEN HİÇBİR ŞEKİLDE PARA ALMADIM'

Hüseyin Gün'den bu güne kadar hiçbir ad altında para almadığını söyleyen Merdan Yanardağ, "Ya ben yanlış hatırlıyorum ya da kendisi yanlış hatırlıyor. Annesi olarak gördüğü Seher hanımın küçük maddi yardımları olurdu. İfadesinde bahsettiği faaliyetleri ile ilgili hiçbir bilgim yoktur. Necati Özkan isimli şahıs ile alakası nedir bilmiyorum. Görüşmelerinde Necati Özkan isimli şahıstan bahsettiği hiç olmamıştır. Siyasi espiyonaj faaliyeti yürüttüğü ile ilgili hiçbir izlenimim olmadı. Bu konuda hiç şüphelenmedim. Söylemleri de doğal ve diğer izleyicilere benzer tepkileri içeriyordu" ifadesini verdi.

Merdan Yanardağ, Berkay Yağcı isimli şahsı hiç tanımadığını belirterek, "Tanıdıysam da hatırlamıyorum. Hüseyin Gün'ün benim ile ilgili neden bu şekilde beyanda bulunduğunu bilemiyorum. Hüseyin Gün'ün benim tanıdığım kadarıyla iftiracı ve yalancı bir karakterde olmadığını düşünüyorum. Benimle bir husumeti yoktur. Bu konudaki tek akla yatkın cevap ya o ya benim yanlış hatırlıyor olabileceğimdir" diye konuştu.

Yanardağ, savcılık ifadesinde şunları kaydetti:

"Yani Hüseyin isimli şahıstan para alma konusundaki iddialar ile ilgili doğru ya da yanlış şeklinde bir cevabım yoktur. Her ne kadar kendisi ile olan WhatsAap konuşmalarımız soruşturma dosyasına kendisinden talimat emir aldığım şeklinde suçlamaya dönüşmüş ise de kendisi ile olan yazışmalarım normal bir izleyici ile olan aramdaki sıradan bir yazışmadır. Bu şekilde birçok izleyici bana tepkilerini ve önerilerini ifade eder.

Signal uygulamasını kullanamadığım için silmiştim. Son telefon değiştirdiğimde telefonu aldığım bayi yükledi. Bu telefon faturamdan da görülebilir. Hüseyin isimli şahsın 30.04.2025 tarihinde neden whatsaap üzerinden değil de signal uygulaması üzerinden mesajlaşmak istediğini
hatırlamıyorum. Tahmini olarak diğer yazışmalarımız gibi aynı konulardır. Bu şahıs ile savcılığınız ile paylaşamayacağım herhangi bir sırrım yoktur. Ben sol görüşlü yurtsever bir gazeteciyim.

Hüseyin Gün ile ilgili bana bahsetmiş olduğunuz soruşturma kapsamında olan bilgi ve ifade tutanağı üzerine karşılaştığım profile şaşkınım. Çünkü bu şahıs benim ile olan iletişiminde bu tarz izlenim vermemişti. İzleyici gazeteci sınırlarını aşmadı. Özellikle yabancı istihbarat servisi çalışanları ile şirket ortağı olmasına çok şaşırdım. Ancak bugün geriye dönüp baktığımda da bu şahsın benim ile olan
ilişkisinin bu faaliyetleri dışında olduğunu düşünüyorum. İstemeden de olsa herhangi bir espiyonaj faaliyetine de alet olduğumu da düşünmüyorum. En nihayetinde şahsın niyetini okuyamam. Açıklamalarım benim kişisel düşüncelerim ve gözlemlerimdir.

İlk gençlik yıllarımdan beri bütün hayatım ve mesleğim, emperyalizm ve siyonizme karşı mücadele ile geçti. Ben sol görüşlü ve yurtsever bir gazeteciyim. Ülkemin aleyhine, halkımızın aleyhine herhangi bir faaliyet içeresinde olmam düşünülemez, bu bana yöneltilebilecek en çirkin suçlama olur, bunu reddediyorum. Sosyalist ve yurtsever bir gazeteci olarak sürdürdüğüm meslek yaşamımda lekelemelere dönük olduğu kanaatindeyim. Bu, her şeyden önce kendi hayatıma ihanet etmek olur. Bugüne kadar doğrudan ya da dolaylı bir biçimde belirtilen ilişkiler içinde kesinlikle olmam. Sonuç olarak büyük bir haksızlık ile karşı karşıya olduğumu düşünüyorum ve serbest bırakılmamı talep ediyorum."

TUTUKLAMA KARARI SONRASI İMAMOĞLU'NDAN İLK AÇIKLAMA

İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi'nin sosyal medya hesabından yapılan paylaşımında "'Hiçbir şeyin gerçek olmadığı her şeyin mümkün olduğu...' Tam da böyle bir yere dönüştürdüler güzel ülkemi. Roma'yı yakmış olma iddiası bile şu saçmalıklardan daha gerçek. Milletimizin geleceğini perişan etmeye and içmiş bu zihniyetle mücadelemiz, bundan böyle daha da büyümüştür. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz. Asla umudunuzu yitirmeyin. Cesaretle, azim ve kararlılıkla başaracağız" ifadeleri yer aldı.

TEPKİLER ART ARDA GELDİ

ÖZEL: BİZ BUNA TESLİM OLMAYIZ

CHP lideri Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen "casusluk" soruşturması kapsamında Ekrem İmamoğlu, Merdan Yanardağ ve Necati Özkan hakkında tutuklama kararı verilmesinin ardından Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yaptı.

Özel, şu ifadeleri kullandı:

"Çağlayan Adliyesi'nden ayrılıyoruz. Saat 02.30. Bir gün önce saat 11'de biz buraya geldik. Saat 09.00'u biraz geçe Ekrem Başkan, Necati Bey, Merdan Bey ve arkadaşlarımız buraya getirilmişlerdi. O vakitten bu vakte kadar Çağlayan zulmüne onlar katlandılar; aileler katlandılar. Elbette yorgunuz, kızgınız, tepkiliyiz. Ama hiçbiri ümit etmesin ki ne moralsiziz, ne bizi yıkabilirler, ne de yıkabilecekler. Bugün yukarıda, kanunlara son derece hakim, son derece yetkin avukatların ortak değerlendirmesi şuydu: Demek ki bu kadar aciz bir duruma düştüler. Demek ki diğer suçlamalarda vatandaşı ikna edemediler. Ekrem İmamoğlu'ndan ve arkadaşlarımızdan ne  ilk başta söyledikleri gibi 'kent uzlaşısı' ile terör örgütüyle ilişkiyi, ne hırsızlığı, ne yolsuzluğu ispat edemediler. Neredeyse 8 ay oldu. Ellerine yüzlerine bulaştırdılar, dolandırdılar. En sonunda son çare 'Yeni baştan bir şey yapalım' dediler. 'Biz bu sefer bunlara casusluk suçlamasında bulunalım. Belki vatandaşı böyle ikna ederiz.' diye ortaya bir iddia attılar.

Sorulan sorular, verilen cevaplar okunduğunda ve daha sonra tutuklama gerekçeleri incelendiğinde tamamen altı boş, ne dediğini kendisi de bilmeyen, birbiriyle çelişen ve hukuku ile anayasayı ayaklar altına alan bir durumla karşı karşıyayız. Daha karar yüzlerine okunuyor, daha avukatlara çıktısı verilmemiş; kararın Başsavcılık bilgi notu gönderiliyor. Bilgi notunda da şöyle başlıyor: 'Ekrem İmamoğlu'nun Cumhuriyet Halk Partisi'ni yasa dışı yollarla ele geçirmek ve Cumhurbaşkanlığı için fon sağlamak amacıyla kurduğu terör örgütünün diğer suçlarının yanında…' Ya o suçların suç olabilmesi için önce iddianame yazacaksın, delilleri koyacaksın. Bunun üzerine yargılama başlayacak, yargılamanın sonunda bir karar verilecek. Olumsuz bir karar olsa istinafı olacak, Yargıtay'ı olacak, karar kesinleşecek. Ancak ondan sonra buna 'suç örgütü' denilebilir. Ama kendi hayalini, kendi sanrısını; birisinin kendisine verdiği talimatla bir Cumhurbaşkanı adayının önünü kesmek için ortaya attığı dünya kadar iftirayı gerçekmiş gibi gösteriyor. Gecenin 02.30'unda bir basın bültenine alelacele konu ediyor. İçeride 'algı oluşturmaya çalıştı' falan diyor. Esas algı oluşturan bir kişi var; o da bu 7. kattaki aciz.

"YAPILMAYA ÇALIŞILAN TAM DA BUDUR"

Kendi yalanını doğruymuş gibi, kendi iftirasını hakikatmiş gibi ifade edip insanlara iftira atıyor. Elde ettiği kamu gücü yoluyla anayasal düzeni askıya alıyor. Yarın öbür gün gerçekten birileri yargılama yapacak olursa burada anayasal düzene karşı bir suç işleniyor. Birileri demokrasiyi ve seçimleri kullanarak elde ettikleri makamları kötüye kullanıyor, seçimleri ortadan kaldırmaya çalışıyor. Seçimi ortadan kaldırmak için ya sandığı ortadan kaldırırsın ya da sandığa girecek rakibi… Dünyanın bütün diktatörleri gibi; sandığa girecek rakibi ortadan kaldırdıktan sonra yapacağın şeyin adına seçim mi denir? Bugün burada yapılmaya çalışılan tam olarak da budur.

Bundan önce MİT'in ve 8 bakanlığın ve bağlı kurumların bütün verilerini çaldırdılar. 'Dark Web' denen sitelerde, kendileri de söylüyorlar; parasını verene Cumhurbaşkanı'nın da ana muhalefet liderinin de T.C. kimlik numarasından başlayın, kullandığı ilaçlara, tahlil ve sağlık bilgilerine, en mahrem verilerine kadar her şey satılıyor. Gelirine, giderine, vergisine kadar bu ülkedeki herkesin bilgisi orada duruyor ve satılıyor. Neymiş efendim? Bir kısım İstanbullunun bu bilgisi alınmış da yabancı ülkelere satılmış… Onlara götürüp satmaya kalksan 'kardeşim bunun zaten önceden çalınmışı var. İnternette var' derler.

"BİZ BUNA TESLİM OLMAYIZ"

Adalet ve Kalkınma Partisi övüne övüne bitiremiyordu: Veri madenciliği yapıyormuş, çeşitli verileri birleştiriyormuş, seçmen analizi yapıyormuş. Bunu yapmakla övünen birisi; yarım yamalak anladığı birkaç şeyle bizim yaptığımızı iddia ediyor, bunun suç olduğunu söylüyor. Veriler yurt dışına çıktı diye birileri yargılanacaksa ilk başta MİT'in bütün verilerini çaldıran önceki MİT Başkanı Hakan Fidan yargılanmalıdır. Ardından o 8 bakan yargılanmalıdır. En başta da Recep Tayyip Erdoğan yargılanmalıdır. Milletimiz bilsin buradaki konu: Arkadaşlarımıza atılan hırsızlık, yolsuzluk iftiraları tutmayınca şimdi FETÖ'cüler gibi son çare casusluk iftirasına sarıldılar. Esas sebep şu: O iddianame çıkınca artık ellerinden gidiyor ya, tutuklu tutmak istiyorlar. Bu vicdansızlar her ay tutukluluk halinin devamı bir hakimin önüne gelecek. Vicdanını ve hukuku dinleyen bir hakimin önüne gelirse tutuksuz yargılama kararı çıkacak ya… 'Aman elimizden kaçmasınlar. Silivri'den çıkarlarsa iktidara yürürler, bir daha tutamayız' diye korkuyorlar. 'Buradan da yedekleyelim, 8-10 ayda buradan elimizde bulunsunlar' diye bakıyorlar. Milletle buluşmasınlar istiyorlar. Millet bunu görüyor. Biz buna teslim olmayız.

"BİR TARAFTA HAKLI OLMANIN GÜCÜ; BİR TARAFTA İFTİRACI OLMANIN KORKUSU VAR"

Türkiye'nin dört bir yanında; daha bugün Eskişehir'de yüz binlerce kişi inanılmaz bir enerjiyle bu insanlara sahip çıktı. Her şeyi yasakladınız, metroları kapattınız, 'Buraya kuş uçamaz' dediniz. On binlerce kişi gün boyunca geldi, burada mücadele verdi. Bir tarafta haklı olmanın gücü; bir tarafta iftiracı olmanın mahcubiyeti ve korkusu var. Biz buradan, arkadaşlarımızın eşleriyle birlikte, onlara inanarak, güvenerek aslanlar gibi çıkıyoruz. Böyle kapılardan çıkamayanlar; katlarına binlerce polisi koyanlar, asansörden aşağı inip dizi titreyerek o makam arabalarına binip gidenler düşünsün. Biz düşünmeyeceğiz. Millet bizimle beraberdir. Biz korkuyu, endişeyi haklılığımızdan dolayı taşımıyoruz. Ama iftiracıların korkuları, endişeleri bu gece onlara uyku uyutmayacak. Gün gelecek, bu iftiracılar hesap verecek. Arkadaşlarımız da haklı olmanın, namuslu olmanın, dürüst olmanın onuruyla bu ülkede çok daha önemli görevlere gelecek. Bugün bir bitiş değil, bir başlangıçtır. Biten varsa, bu acizler bitmiştir. Onlar yolun sonunda; biz daha yolun başındayız. Onlar yolun sonuna geldi; biz ilk adımları atıyoruz."

Özgür Özel'den Çağlayan'da İmamoğlu Tepkisi: "MİT Verilerini Çaldıranlar Yargılanmalı"

CHP lideri Özgür Özel, "siyasal casusluk" suçlamasıyla tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu için Çağlayan Adliyesi önünde sert açıklamalarda bulundu. "Onlar yolun sonunda, biz daha yolun başındayız" diyen Özel, "Veriler yurt dışına gitmekle yargılanacaksa önce MİT'teki bütün verileri çaldıran, o dönem MİT Başkanı olan Dışişleri Bakanı yargılanmalıdır. En başta da Recep Tayyip Erdoğan yargılanmalıdır" ifadeleriyle dikkat çekti.

"Seçimden Rakibini Uzaklaştırmak Diktatörlerin Yöntemidir"

Özel, İmamoğlu'nun tutuklanmasını "hukukun ve anayasanın ayaklar altına alınması" olarak niteleyerek şu ifadeleri kullandı:

"Birileri demokrasiyi kullanarak demokrasiyi ortadan kaldırmak istiyor. Seçimi ortadan kaldırmak için ya sandığı kaldırırsın ya da rakibini. Dünyanın bütün diktatörleri gibi, sandığa girecek rakibini ortadan kaldırmak seçim değildir."

CHP lideri, iktidarı sert sözlerle eleştirerek, "Bugün burada yapılan, anayasal düzene karşı işlenmiş bir suçtur. Kendi yalanlarını doğruymuş gibi anlatıyorlar. Bu millet buna boyun eğmeyecek" dedi.

"Casusluk Suçlaması FETÖ Taktiğidir"

Özel, İmamoğlu'na yöneltilen "casusluk" suçlamasını "çaresizliğin eseri" olarak yorumladı:

"Vatandaşı ikna edemediler. Ne terörle, ne yolsuzlukla, ne hırsızlıkla bağ kurabildiler. Sekiz ay doldu, ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Şimdi de FETÖ'cüler gibi son çare 'casusluk' iftirasına sarıldılar."

CHP lideri ayrıca, geçmişte devletin verilerinin sızdırıldığını hatırlatarak şu sözlerle Hakan Fidan'ı hedef aldı:

"Dark Web'de satılan verileri herkes biliyor. Cumhurbaşkanından muhalefet liderine kadar herkesin özel bilgileri ortada. Bunları çaldıran dönemin MİT Başkanı ve bugünün Dışişleri Bakanı yargılanmalıdır."

Dilek İmamoğlu'ndan Sert Tepki: "Bu Kötülük 86 Milyona Yapıldı"

Tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu, sosyal medyadan yaptığı açıklamada "Bu iftiralar bize yapışmaz, çünkü güneş balçıkla sıvanmaz" diyerek karara tepki gösterdi.

İmamoğlu, "Aklın, mantığın ve vicdanın kabul edemeyeceği bu hukuk garabetine karşı; tüm yurttaşları, baroları, avukatları ve siyasi partileri adalete sahip çıkmaya çağırıyorum. Bu kötülük bize değil, 86 milyona ve ülkemizin geleceğine yapılmıştır" ifadelerini kullandı.

Mansur Yavaş: "Hedef Milyonların İradesidir"

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İmamoğlu'nun tutuklanmasına tepki gösterdi:

"Bir belediye başkanına 'siyasal casusluk' suçlaması yöneltmek; adalet kavramını ve devlet ciddiyetini yerle bir etmektir. Ekrem Başkan'ı hedef almak, milyonların oyuna ve iradesine yönelmiş bir saldırıdır."

Yavaş, hukukun siyasete alet edilmesine sessiz kalmayacaklarını vurgulayarak, "Adalet er ya da geç yerini bulacaktır. O güne kadar mücadeleye devam edeceğiz" dedi.

kaynak: sözcü.com.tr




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —