10080,30%1,33
39,82% 0,04
46,90% -0,11
4278,83% 1,21
6852,92% 3,13
İNSANIMIZIN UMUTLARIYLA VE DUYGULARIYLA OYNUYOR ADETA
İl Başkanı Ramazan Düzen, Hayat pahalılığının oluşturduğu sıkıntıları gideremeyen ve memnuniyetsizliği
onaramayan Erdoğan iktidarı ise, kaybetme korkusuyla tüm kartlarını masaya sürüyor diyerek açıklamasını
şöyle devam ettirdi:
“ Ne var ki iktidarın vatandaşa verdiği müjdeler, bu hayat pahalılığının yanında birer köpükten farksız… Sözde
"en büyük müjde" olarak takdim edilenlerin bile ancak etkisi birkaç hafta sürüyor. Asgari ücret zammı, ek
gösterge, EYT düzenlemesi derken, yakın zamanda açıklanan TOKİ kampanyası; iktidarın, kendisinden hızla
uzaklaşan seçmene yaptığı son girişimlerinden biri oldu.
Sayın Erdoğan, dar gelirlilerin ev sahibi olma umudunu seçim malzemesi olarak kullanmakta kararlı... Daha
da açık bir ifadeyle; insanımızın umutlarıyla ve duygularıyla oynuyor adeta. Konut gündeme gelmişken, bu
sefer 500 bin konut müjdesi veren Cumhurbaşkanı, acaba 2019 yılında müjdesini verdikleri 100 bin konutun
akıbetinden haberdar mı?
Biz söyleyelim, 2019’da benzer cümlelerle duyurulan 100 bin konut projesi temel aşamasından öteye
geçemedi. Vatandaşımızın ev sahibi olma hayalleri, gölete dönüştü”
DAR GELİRLİLERİN KONUT SORUNU ÇÖZÜLMÜŞ OLACAK MI?
Düzen açıklamasını şöyle sürdürdü:
“TOKİ, vatandaşın umutları üzerine inşa edeceği bu 500 bin konuta başlamadan önce acaba 2019’daki, hatta
2018 ve 2020’de kuraya açtığı projeleri bitirebilecek mi? Öte yandan bu konutlar bitirilse bile ödeme planları
dikkate alındığında, yine dar gelirlilerin konut sorunu çözülmüş olacak mı?
İstanbul'da 18 bin lira, Türkiye genelinde ise 16 bin liranın altında geliri olanların yoksul ve dar gelirli olduğu
kabul edilen bu proje ile iktidar; aslında bir itirafta da bulunuyor.
Çalışanlarımızın tahminen yaklaşık %70'i bu gelirin altında bir ücrete mahkum. Düşünün, bir ailede anne,
baba ve hatta bir de çocuk asgari ücretle çalışsa; toplam hane geliri 16 bin 500 lira oluyor.
Mesela Sn. Bakan'ın ifadeleriyle; "biraz dişini sıkarak, biraz eşinden, dostundan borç alarak, biraz ek mesai
yaparak", bu geliri kaç bin liraya çıkarabilir bir aile? El-insaf! Bunu söyleyen bir Bakan!
KONUT FİYATLARINDAKİ ARTIŞ REKOR SEVİYEDE
Düzen, bir projenin önüne "sosyal" ibaresi eklenince; o proje, sosyal bir proje olmuyor maalesef diyerek; “Bu
hiç de "sosyal olmayan konut projesi"nin ödeme planlarıyla, yine ancak toplumun belli bir kesimi ev sahibi
olabilecek, ne kadar yapılırsa tabi...
Ben size şimdiden açıkça söyleyeyim, bu paralar başka maksatlarla ve sıkışık oldukları alanlardaki açıkları
kapatmak için kullanılacak yine!
Bakınız, Merkez Bankası tarafından yayımlanan konut fiyat endeksine göre; son bir yılda konut fiyatları
%173,8 oranında artış göstermiştir.
Konut fiyatlarında son bir yıldaki artış, konutu sadece küçük bir azınlığın erişebileceği bir meta haline
getirmiştir.
Bu noktada bir hususu daha hatırlatmak isterim. Özel İletişim Vergisi var. Biliyorsunuz bu vergi, 17 Ağustos
1999 tarihinde Marmara bölgesinde meydana gelen depremin yol açtığı ekonomik kayıpları gidermek
amacıyla 4481 sayılı Kanun ile getirilmişti. 1999 Depreminin yararlarının sarmak için başlayan, ancak kalıcı
hale gelen özel iletişim vergisinden 1999-2022/Temmuz döneminde tahsil edilen tutar yaklaşık 84 milyardır
(83 milyar 621 milyon 940 bin lira)” diye konuştu.
2
Özel İletişim Vergisi ile 2,5 Milyon Vatandaşımızın Konut Sorunu Çözülürdü diye açıklamasını sürdüren Düzen,
“Sadece 2022 yılının ilk yedi ayında tahsil edilen Özel İletişim Vergisi tutarı ise 4,7 milyar liradır. 1999 yılından
beri tahsil edilen ve yıllık ortalama kurlar ile 38,2 milyar dolara tekabül eden tahsilat ile her biri 50.000
dolarlık (ortalama 1 milyon lira) 763.934 konut inşa edilebilirdi.
TÜİK tarafından açıklanan 2021 verilerine göre; Türkiye’de ortalama hane halkı büyüklüğü 3,23 kişidir. Buna
göre depremin yaralarını sarmak için bugüne kadar toplanan vergilerden sadece özel iletişim vergisiyle,
toplam 2 milyon 467 bin 500 kişinin konut sorunu çözülmüş olacaktı ve Türkiye bugün yaşadığı konut
sorununu yaşamayacaktı. Kaynak soruyorlar ya, işte size kaynak!
Özetle; "Büyük Konut Hamlesi" diye sunulan ve maalesef seçim yatırımı olduğu açık olan TOKİ projesinin
hiçbir yaraya merhem olmayacağı açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Üzülerek söylüyorum bunu, yoksa bu gibi
projeler mutlaka tatbik edilmeli. Konut problemi çözülmeden bir ülkede huzur ortamı sağlanamaz. Herkes
kendi evinde rahat ve huzur içinde yaşayabilmeli. 20 yıllık bir iktidar hâlâ büyük vaatlerle insanların desteğini
almaya çalışıyor.
Biz Saadet Partisi olarak, iktidarımız döneminde; "insan onuruna yaraşır" konut sahipliğini her vatandaşımız
için erişilebilir kılmakta kararlıyız. Biz karar verdiğimiz zaman, bunu yaparız. Yapamayacağımız işi de
yapacağız diye söz vermeyiz. İşte o zaman, sosyal devlet nasıl olurmuş, gerçek anlamda sosyal projeler nasıl
yapılırmış ve dahası vatandaşlarımızın alım gücü yükseldiği takdirde kendi imkanlarıyla nasıl ev sahibi
olabilirlermiş bu arkadaşlar da öğrenecekler” dedi.
"EKONOMİST" OLDUĞU İDDİASINI ISRARLA TEKRARLIYOR
Düzen, ekonomi yönetimi duvara tosladı ancak Sn. Erdoğan hâlâ, "enflasyon aşılamaz bir tehlike değil" diyor
ve "ekonomist" olduğu iddiasını ısrarla tekrarlıyor. Artık vatandaş ümidini kesti. Kendisinin bir vehme
kapılarak "ben bu işi biliyorum" diye ısrar etmesi, Türkiye'nin en büyük problemlerinden birisi. Çünkü çare
arayamıyor, müzakere edemiyor dedi. Düzen, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“ ‘Ekonomist’ olan birisinin 20 yıldır yönettiği ülkemizde ise; tanesi 2-3 liraya ulaşan yumurta, litresi yirmi
lirayı aşan süt, bugün pek çok çocuğun erişemediği temel ihtiyaç ürünleri kategorisine eklendi.
Makroekonomik verilere baktığımızda da, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerine göre; önümüzdeki
bir yıl içinde Türkiye’nin sadece dış borç ödemesi için 182 milyar dolara ihtiyacı var. Ayrıca her geçen gün
bozulan dış ticaret dengesi söz konusudur; endişemiz her geçen gün artıyor.
TÜİK tarafından açıklanan Dış Ticaret İstatistiklerine göre, Ocak-Temmuz döneminde dış ticaret açığı %143,7
artarak, 25 milyar 510 milyon dolardan, 62 milyar 177 milyon dolara yükseldi.
İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Ocak-Temmuz döneminde %82,6 iken, 2022 yılının aynı döneminde
%69,9'a geriledi. Giderek açık büyüyor. İthalat artışının, ihracat artışından daha yüksek olması nedeniyle her
geçen gün daha fazla oran ve miktarda dış ticaret açığı verilmektedir.
Türkiye’nin bir yıl içinde ödemesi gereken dış borcu, hızla büyüyen dış ticaret açığı önümüzdeki dönemde
Türkiye’yi ciddi bir döviz darboğazına sokma riskini bünyesinde barındırmaktadır. İktidar ise tüm olan biteni
dışardan seyretmekte, müdahale diye ortaya koyduğu her eylemde durumu daha da kötüleştirmektedir.
Türkiye’nin bu denli döviz ihtiyacı olduğunu gören uluslararası finans çevreleri ise Türkiye’ye olağanüstü
yüksek faiz oranları dayatabilmektedir. Böylece, faize karşı olduğunu ısrarla vurgulayan iktidar, ülke
kaynaklarını dış finans çevrelerine faiz olarak akıtmaktadır. Maalesef, kürsüde konuştukları ile kürsüye
çıkmadan önce ve kürsüden indikten sonra yaptıkları işler arasındaki tezatlığın her geçen gün arttığı bir
iktidarla karşı karşıyayız.
Üzülerek ve söylediğim cümlenin ağırlığını bilerek ifade ediyorum; lastik gibi esnek bir ahlak anlayışları ve her
an keskin bir U dönüşü yapmaya uygun siyaset anlayışları var. Bu kadar esneklik, bu kadar vurdumduymazlık
hiçbir iktidarda olmadı. Tek kişinin hükümdar olduğu, kimsenin sorgulayamacağı bir yönetim tarzımız var.
Onun için 6'lı masa var, onun için bu sistem değişmeli! Bu durum nedeniyle, kendileri için olduğu kadar
ülkemiz adına da büyük üzüntü ve hicap duyuyorum.”
EKMEK KÜÇÜLÜYOR, PORSİYONLAR AZALIYOR
Üniversiteli gençlerimizin ekmeği küçülüyor, porsiyonları azaldığını açıklayan Düzen, açıklamasını şöyle
noktaladı:
3
“Bakınız, enflasyonu hiç dikkate almadan rakamsal artışları büyüme hikayesi olarak anlatan Erdoğan, her
fırsatta üniversiteli gençlere verilen burs miktarını örnek veriyor.
İktidara geldiklerinde 45 lira olan öğrenci bursunun, paranın değerine bağlı olarak 800 liraya çıkışını anlata
anlata bitiremiyor Erdoğan.
Ama ne hikmetse, bursu artan üniversiteli gençlerin sofrasındaki ekmek küçülüyor, tabağındaki porsiyon
azalıyor.
KYK yurtlarındaki 2-3 kişilik odaları ranza koyarak hapishane hücresine çeviren hükümet, şimdi de
yemeklerde fix menü veriyor; daha ucuz olduğu için.
Öğrenciler artık sabah kahvaltısında zeytinli poğaça yemeye mecbur bırakılıyor. Zeytinli poğaça dediklerinin
içinde de zeytini ara ki bulasın, mikroskopla bakınca ancak görülebilecek cinsten...
Gençlerimiz, dışarıda yemek yemeyi lüks olarak görüyor, yurtlarda karınlarını doyurma çalışıyordu. Ancak
şimdi kaldıkları yurtlarda bile yalnızca açlıklarını bastıracak kadar yiyebilir hale geldiler.
Geleceğini emanet edeceği gençlerin karnını doyuramayan iktidar, şimdi ülkeyi 5 yıl daha yönetme yetkisi
istiyor, 2053 ve 2071 hedeflerinden söz ediyor. Ne diyelim; Allah akıl, fikirsin versin!
Eğer istikrarlı bir ekonominiz, güçlü bir demokrasiniz, güven veren bir adaletiniz yoksa etkili bir dış politikanız
da olmuyor. Size bakanlar, arkanızdaki milletin halini de dikkate alırlar. Sözlerinize ne kadar itibar
edeceklerini, Türkiye'deki gelişmeler karşısındaki tavrınıza bakarak değerlendirirler.
Biz Saadet Partisi olarak;
-Vatandaşına tepeden bakan, insanının dertlerine kulak tıkayan bu anlayışa son vereceğiz.
-Toplumsal kutuplaşmaya da bu kutuplaşmayı körükleyerek ayakta kalmaya çalışan zihniyetlere de bir son
vereceğiz.
-Bu topraklarda herkes için adaleti hakim kılacak, hukukun üstünlüğünü tesis edeceğiz.
-Saadet iktidarında vatandaşlarımız devletin soğuk yüzünü değil, çatık kaşını değil, her konuda sosyal devletin
mütebessim yüzünü görecek, şefkatini her daim yanında hissedecek.
-En başta enflasyonu kontrol altına alacak, kötü ekonomik gidişata dur diyeceğiz.
-Şahsiyetli dış politikadan ise asla taviz vermeyeceğiz.”